1963-1965 Yılları arasında
Akşehir Belediye Başkanlığı yapan Hüseyin Şükrü Ilıcak, Akşehir’in alt yapı
çalışmalarına büyük önem vermişti. Hukukçuydu, edebiyatçıydı.
H. Şükrü Ilıcak, 1909
yılında Akşehir'e bağlı Ilıcak Köyü’nde dünyaya geldi. Dedesi Nakibul-Eşraf
Haydar Bey, babası ise Akşehir Kuvvay-i Milliye Reislerinden Hüseyin Bey
idi. Şükrü Ilıcak önce annesini sonra
babasını kayıp etti. Onu hiç çocuğu olmayan amcası Mahir Bey yanına aldı ve büyüttü.
Şükrü Ilıcak çocuk yaşta
iken ailesi Akşehir merkezine yerleşti. İlk ve orta öğretimini burada okudu.
Daha sonra Hukuk Fakültesi’ni bitirerek avukat oldu. Akşehir halkına avukat
olarak uzun yıllar hizmet etti. Yine bu devirlerde Halkevleri başkanı olarak yıllarca
Akşehir’in kültürel ve sosyal hayatında mihenk taşı insanlardan biri olmuştu.
Bir Akşehir hanımefendisi olan Sıdıka Hanım ile evlenen H. Şükrü Ilıcak’ın dört
çocuğu olmuştu.
1963 yılında Adalet Partisi
yöneticilerinin ısrarı üzerine Akşehir Belediye Başkanlığına aday oldu. 17 Kasım 1963 tarihinde yapılan yerel seçimi
kazanarak Akşehir Belediye Başkanlığı’nı aldı. Bu seçimde ilk kez belediye
başkanı halk tarafından doğrudan seçilmişti. Önceleri başkan seçimle gelen
belediye encümeni tarafından seçiliyordu. O devirde personeli az, maddi
imkanları kısıtlı olan Akşehir Belediyesi’nde Başkan Ilıcak alt yapı
çalışmalarına hız verdi. Şehrin yolları genişletildi ve asfaltlama işlemleri
yapıldı. Akşehir’in belli noktalarında eksikliği duyulan tuvaletler yaptırıldı.
Belediyenin bütün imkânları kullanılarak halka hizmet verilmeye çalışıldı. Çok
demokrat bir yapıya sahip olan H. Şükrü Ilıcak halkı dinleyerek çoğunluğun
isteklerini yerine getirmeye çalıştı. Halkla diyalogu, halkın içinde olmayı, hoşgörüyü
simgelemiş bir Reis Bey idi.
Hüseyin Şükrü Ilıcak; “-Elli
yaşına gelince avukatlığı bırakacağım” demiş bir gün. Ellinci yaş gününde
elindeki bütün davaları meslektaşlarına devrederek avukatlık defterini
kapatmıştı.
Hüseyin Şükrü Ilıcak, zarif
bir insandı. Büyük bir konuksever, gösterişsiz, reklamsız bir hayırseverdi. H.
Şükrü Bey, 7 Eylül 1991 Cumartesi günü sabaha karşı 82 yaşındayken hayata veda
etti. Akşehir’in unutulmazları arasında yerini aldı.
Divan edebiyatını iyi bilen,
iyi kıraat eden Hüseyin Şükrü Bey; havasını ve muhatâbını bulmuşsa sohbeti
doyumsuz bir insandı. Divan edebiyatı
üstatları olan Fuzuli, Baki ve Nabi’yi çok severdi. “Dünya malının peşinde
koşmanın ve mevki-makam-iktidar hırsının anlamsızlığı ile bu kişilerin trajik
sonunu” ifade eden Nâbi’nin şu gazelini çok severdi.
“Bağ-ı dehrin hem hazanın
hem baharın görmüşüz
Biz neşatın da gamın da rüzgârın görmüşüz
Biz neşatın da gamın da rüzgârın görmüşüz
Çok ta mağrur olma kim
meyhane-i ikbalde
Biz hezaran mest-i mağrurun humarın görmüşüz
Top-i ah-i inkisare paydar olmaz yinede
Kişver-i cahın nice sengin hisarın görmüşüz
Bir huruşiyle eder bin hane-i ikbali pest
Ehl-i derdin seyl-i eşg-i inkisarın görmüşüz
Bir hadeng-i cangüdaz-i ahdır sermayesi
Biz bu meydanın nice çapik süvarın görmüşüz
Bir gün eyler destbeste paygâhı caygâh
Bîadet mağrur-i sadr-i i'tibârın görmüşüz
Kâse-i deryuzeye tebdil olur cam-i murad
Biz bu bezmin Nabiya çok badeharın görmüşüz”
Biz hezaran mest-i mağrurun humarın görmüşüz
Top-i ah-i inkisare paydar olmaz yinede
Kişver-i cahın nice sengin hisarın görmüşüz
Bir huruşiyle eder bin hane-i ikbali pest
Ehl-i derdin seyl-i eşg-i inkisarın görmüşüz
Bir hadeng-i cangüdaz-i ahdır sermayesi
Biz bu meydanın nice çapik süvarın görmüşüz
Bir gün eyler destbeste paygâhı caygâh
Bîadet mağrur-i sadr-i i'tibârın görmüşüz
Kâse-i deryuzeye tebdil olur cam-i murad
Biz bu bezmin Nabiya çok badeharın görmüşüz”
Not: Bu makale için Pervasız’daki yazılarından
yararlandığım Rahmetli Nihat Ak amcamı ve Rahmetli Musa Küçükakçe’yi minnetle ve hürmetle anıyorum..