27 Ekim 2014 Pazartesi

IV. MURAT VE ŞEYHÜLİSLAMI’NIN AKŞEHİR’İN GÜZELLİĞİNİ ANLATAN BEYİTLERİ


            IV.Murat, Şeyhülislam Yahya Efendi’ye ziyadesiyle sevgi ve itimat gösteriyordu. Hatta, kendisini Bağdat ve Revan seferlerine birlikte götürmüştü. Bu seferde, Padişahın Akşehir’e geldiği günün sabahı kasabanın güneyindeki Baş Tekye Mesiresi padişah tarafından şereflendirilmiş idi. Akşam üstü padişah gezinti sırasında bir pencerenin üzerine:

Bahiştden kıt’adur hakkâ ki bu işretgeh-i zibâ
Buna dâhil olan mürde olubdur zevk ile ihya (1)

Murâdi feth-i İrandan kaçan kim gitdi Bağdâd’a
Tena’um eyledi içdi bu kevserden şarâbâsâ (2)

Nazımını yazarak Yahya Efendi’ye tanzirini ferman buyurmasıyla, efendi dahi gurûbdan önce Padişahın şiirinin altına aşağıdaki beyitleri yazmıştır.

Zihi cây-ı ferah-bahş-i sefâ-güster hayât-efzâ
Nebâtından yese bir murg ola ol tûti-i gûyâ (3)

Behiştûn kıt’ası dirdüm veli reşk-i behişt olmuş

Kedûm-i padişahıyle bu nüzhetgâh-ı bi-hemta (4)


Suyun kevser diye nazmında övmüş ol şeh-i adil
Hoşâ pâkize nazm-ı ruh-bahş âb-ı letâfet-za (5)

Diye ihlas ile yerde beşer gökde melek amin
Duâ itdikçe ol şah-ı cihana sıdk ile Yahyâ (6)

Günümüz Türkçesiyle söyleyecek olursak,
Padişah IV Murat:
1-Bu güzel işret(içecek) mahalli doğrusu cennetten bir parçadır. Buna dahil olan ölü, zevk ile dirilmiştir.
2-Muradi, İran fethinden sonra Bağdâd’a gidince rahat etti, bu kevserden şerap gibi içti.
Şeyhülislam Yahya Efendi ise,
3- Hayat artıran, safâ yayan, ferah bahşeden ne güzel bir yer. Nebatından yiyen bir kuş, konuşan papağan olur.
4-Bu eşsiz gezinti yeri “cennetin parçası” derdim, lakin padişahın ayak basması ile cennet onu kıskanır olmuş.
5-O adil padişah şiirinde  onu kevser diye övmüş. Ne hoş letâfet doğuran su...
6- Yahya sıdk ile o cihan padişahına dua ettikçe yerde beşer (insan), gökte melek ihlas ile “amin” diye.

Kaynak: Naci, Muallim(200) Osmanlı Şairleri.  Ankara: Akçağ Yayınları, Sayfa 46-47


HALİDE EDİB ADIVAR’IN AKŞEHİR ANILARI


 Halide Edib Adıvar, Türkün Ateşle İmtihanı ( İstiklal Savaşı Hatıraları) kitabında Ordu, Büyük Taarruz’a hazırlanırken onbaşı olarak bulunduğu Akşehir’de yaşadıklarından bazı alıntılar:

BATI CEPHESİ KARARGÂHININ AKŞEHİRE TAŞINMASI
Aralık ayının sonunda, karargâh Aziziye’den Akşehir’e indi. Beş yüz atlı evvela Çay’a kadar karargâhı götürdü. Sonrada biz Akşehir trenine bindik. Bu beş yüz atlının başında giden Garp Cephesi Erkan-ı Harbiye Reisi Miralay Asım beni yanına davet ederek atların yürüyüşünü benim idare etmemi nezaketle teklif etti. Elimi kaldırdım: Yarım saat tırıs, sonra adi adım, yine tırıs sonra yine adi adım. Sekiz saat sonra adeta donmuş bir halde Çay’a vardık.
İlk haftalar Akşehir’i iyi tanımama zaman yoktu. Fakat ömrümün en sıkıntılarını o haftalar içinde çektim.

İSMET İNÖNÜ AKŞEHİRLİNİN YANINDA
…İsmet Paşa’ya Tetkik-i Mezalim raporunun yanında, bir de halkın şikâyetlerini bildiriyordum. İsmet Paşa böyle bir mücadele esnasında halkın düşüncesinin kıymetini tamamıyla takdir ederdi. Hatta iyi hatırlıyorum, Akşehir’de bir gün askerlerle halk arasında bir mücadele olursa, kendisinin halkın tarafını tutacağını söylemişti. Gerçi bunu her zaman yapma imkânı yoktu. Ama bu beni çok duygulandırmıştı.

AKŞEHİR KADINLARI
…Akşehir’e vardığım zaman, yemeklerin biraz daha düzelmiş olduğunu gördüm. Hepimizin masrafına katıldığımız bir tabldotta, bir takım zabitler ve İsmet Paşa ile birlikte yemek yedik. Akşehir eşrafından ve aynı zamanda mebus olan Hacı Bekir Efendi beni evine misafir etti. Ailesi bana çok iyi muamele etti. Karısı ile ahret kardeşi olduk. O ev vasıtası ile Akşehir kadınlarını çok yakından tanımak imkânını buldum.

AKŞEHİR KADIN FOTOĞRAFÇISI
…Beylikköprü komutanının kızı Yüzbaşı Cemil ile evlenince fotoğrafçılık öğrenmek istedi. Bir iki haftada öğrendi. Akşehir’deki evinin kapısı üstünde şimdi “Kadın fotoğrafçısı” diye bir tabela var. Bütün Akşehir kadınları gelip resim çektiriyorlar.
ORDU KÖY İŞLERİNE YARDIM EDİYOR
…Martta cepheye döndüğüm zaman hayat aynı şekilde devam ediyordu. Bir sürü manevra oluyordu. Ben de Akşehir civarında mektepleri geziyor, tetkikler yapıyordum. Bilhassa On Beşinci Fırka’nın bulunduğu köyde, Naci Paşa’nın kumandasında ordu halkla çok meşgul oluyordu. Bu mekteplerde çocukların okudukları şiirler o kadar insanca mana taşıyorlardı ki, bu günkü Cemiyet-i Akvam dahi bundan daha iyi bir ifade şekli bulamazdı. Oradaki Fırkalar, Bolvadin civarında halkın tarlalarını bile sürüyorlardı.
Bu günlerde, Uçakçılar merkezinde, Fazılı görmeye atla gider, orada çay içerdim. Fazıl, barış devri gelir gelmez, nasıl bir uçakçılık merkezi kuracağı hakkında planlar yapardı.

AKŞEHİR İSTASYONUNDA BULUŞMA
İsmet Paşa:
“-Ankara’dan misafir bekliyorum. Yarım saat sonra gelecekler. Sende benimle beraber onları karşılamaya Akşehir istasyonuna gel.
            Onların kimler olduğunu sorduğum zaman, aralarında Dr. Adnan’ın da bulunduğunu söyledi. Bu insanca hareketinden çok memnun oldum. Fakat akşam hava çok soğuk olduğu için paltomun yanımda olmamasından dolayı gitmemin müşkül olacağını söyledim.
            —Nuh diye bağırarak emir erini çağırdı.
            —Benim pelerinimi getir.
            O gün İsmet Paşa’nın uzun pelerini omuzlarımda, istasyona İsmet Paşa ile birlikte atla giderken dedim ki:
            —Hatıralarımı yazdığım zaman, bir akşam cephe komutanının pelerinini giydiğimi söyleyeceğim. Çok ilgilendi. Sordu:
            —Hatıralarını yazmaya karar verdin mi? Notlar alıyor musun?
            — Evet alıyorum. (Gerçekten bir deftere isimleri, beni ilgilendiren olayları kısaca not ederdim.)
            İstasyona geldiğimiz zaman tren gelmiş, fakat misafirler ortada görünmüyorlardı. İsmet Paşa beni bir lamba direğinin altında bırakarak, vagonlara doğru gitti.gözlerimle etrafı arıyor, istasyon kapısında üç sivilin durduğunu fark ediyordum. Bir tanesi Dr. Adnan’a benziyordu. Üçü de bana bir yabancıya bakar gibi bakıyorlardı. Fakat Dr. Adnan’ın kendine mahsus öksürüğünü işitir işitmez, yanına koştum:
            —Beni tanımadın mı, Adnan?
            Güldü:
            —Uzaktan, üçümüzde bu bıyıksız genç zabitin kim olduğunu düşünüyorduk.
            Otomobille döndük.

AKŞEHİRDE HARF DEVRİMİ
            Ankara’dan gelen misafirlerimizle birlikte Akşehir’de Mustafa Kemal Paşa bizi kabul etti.
            Mustafa Kemal Paşa saat üçe kadar Türkiye’nin gelecek günlerdeki batılılaşmasından bahsetti.
            —Adnan, Sen Tıbbiye ile Ordu’nun en önce garplaşmasından dolayı ilerlediğini söyledin. Biz şimdi bütün memleketi garplılaştıracağız.
            Hatta o gün, Latin harflerini kabul imkânından da bahsediyor, bunu yapmak için sıkı tedbirler gerektiğini de ilave ediyordu. (Adıvar, 2005:264)

AKŞEHİRİN RÜZGÂRI
            Sultan Dağları’ndaki          yol dar ve bir tarafı da derin bir uçurumdu. Öbür tarafı ise yüksek kayalıklarla doluydu. Birden bire bir fırtına koptu. Atlar gemi azıya aldılar. İbrahim yere atlamış, atları durdurmaya çalışıyordu. Arabanın arka tekerlekleri uçuruma doğru sürükleniyordu. İbrahim:
            —Atla aşağıya, Efendim, diye haykırdı.
            İbrahim’in bu kuvvet ve zekâsı sayesinde ölümden kurtulduk. El ele tutuşarak dağdan yürüyüp indik. Çok korkunç bir boraydı. Çıkardığı ses müthişti. Yukarıdan üzerime taşlar yuvarlanıyordu. Aşağıya düzlüğe üç saatlik mücadeleden sonra inebildik. Yokuşun altında bir araba bulduk, bindik. Fakat arabanın perdeleri kopuyor, aşağıdaki ağaçlar kökünden çıkıyor, halk avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Bindiğimiz araba alt üst oldu. Ne zaman içinden çıktığımızı hatırlamıyorum. Dr. Murat’ın bacağı incinmiş, arabacının köprücük kemiği kırılmıştı. Öteki araba boşluğa yuvarlanmış, paramparça olmuştu. (Adıvar, 2005:257)

Kaynak

Adıvar, H.Edib(2005) Türk’ün Ateşle İmtihanı, İstanbul: Özgür Yayınları

MUSTAFA KEMAL PAŞA BUGÜN GİZLİCE AKŞEHİRE GELDİ


Büyük Taarruz’un Son hazırlıklarını teftiş için cepheye gitmeye karar veren Başkomutan bunu gizlemek için İngiliz General Townshend ile görüşmek üzere 24 Temmuz'da Ankara'dan ayrılacağını hükümete bildirmişse de, 23 Temmuz 1922' de gizlice cephe karargâhının bulunduğu Akşehir'e gelmişti.
20 Temmuz 1922’de TBMM’sinde Gazi Mustafa Kemal'in Başkomutanlık yetkileri, süresiz olarak uzatılmasından sonra Mustafa Kemal Paşa, 23 Temmuz 1922 sabahı ortalık aydınlanırken otomobille Ankara’dan gizlice ayrılmış ve aynı gün akşamüstü Batı Cephesi Karargâhı’nın bulunduğu Akşehir’e varmıştı.
Mustafa Kemal Paşa’nın Akşehir’e geleceğinden Batı Cephesi Karargâhı’ndakilerin haberi yoktu. Garp Cephesi Kurmay Başkanı ve daha sonra da Genel Kurmay İkinci Başkanı olan Asım GÜNDÜZ, "Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım GÜNDÜZ Hatıralarım" kitabında bu olayı şöyle anlatmaktadır:
“Nitekim bir gün ansızın Akşehir’e Garp Cephesi karargâhına çıkageldi. Hiç haber vermeden. Yanında sadece yaverleri vardı. İsmet Paşa teftişte idi ve Başkumandan, cephe kumandanının karargâhta olmadığını biliyordu.
            Benim Kurmay Başkanlığı olarak kullandığım mütevazi odam da karşı karşıya idik. Masama oturmuştu. Üzerinde çalıştığımız, elimizdeki en tafsilatlı harita ki noktalarıma dikkatle bakıyordu. Yüz hatlarında en derin bir haltlik, dudaklarındaki o huzur dolu tebessümü hiç unutmam. Benim, kendisinin yakında tarihi kararını vermiş Başkumandan sıfat ve salahiyeti ile vereceği emirleri idrak ederek, kendi kendime yaptığım hazırlıkları öylesine kavramıştı ki, o lekesiz, masmavi, bir başka mavi gözlerini muhabbetle yüzümde dolaştırdı.
            “—Asım. Taarruza geçeceğiz!”
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz’un planlarını inceledi. Memnundu. Her şey düzeninde görünmekteydi.
Oysa Akşehir’de çok ciddi bir sorun bekliyordu kendisini. İsmet Paşa, “Bu kez de Yakup Şevki Paşa’yla bir zorluk çıktı” dedi.
“Ne gibi”
“Planı çok tehlikeli buluyor. Taarruzdan vazgeçilmesini öneriyor”
“Ooof”
“Of ya”
“Sen düşman kuşkusunu çekmeyecek bir bahane ile ordu ve kolordu komutanlarını Akşehir’e çağır. Bir de ben konuşayım. Belki ikna etmeyi başarırım.”
Gazi Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa savaş planları üzerinde görüşürken Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa’nın da katılmasını uygun bularak toplantıyı bitirdiler.

 Mustafa Kemal Paşa, İngiliz General Townshend ile görüşmek üzere 24 Temmuzda Konya'ya gitti

GİZLİ BÜYÜK TAARRUZA HAZIRLIK EMRİ AKŞEHİRDEN VERİLDİ


Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta: “Ordunun hazırlıklarının tamamlanmasını ve taarruzun bir an önce yapılmasını emrettikten sonra tekrar Ankara'ya döndüm. Batı Cephesi Komutanı, 6 Ağustos 1922'de ordularına gizli olarak taarruza hazırlık emri verdi.” şeklinde belirtmektedir.
 İşte Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü’nün Ordulara, Akşehir’de verdiği bu gizli emir:
“6 Ağustos 1922’de İsmet Paşa karargâhtaki odasına, bir maksada yürüyenlerin adımları ile girdi. Kapıyı kapadı ve sabah güneşinin yerden davana kadar çizdiği heybetli gölgesi ile duvarları doldurarak bir müddet dolaştı, oturdu, düşündü.
Sonra Garp Cephesi Kumandanı, bir kağıt çekti, bir kalem aldı ve … yazdı.
Bu gizli satırlar, orduların kulağına fısıldanan “Hazır ol” emriydi:
                                                                                              Akşehir
                                                                                              6/Ağustos/38

1.Trakyada vasi istihzarat  ve teşkilatı askeriye yapmakta bulunan düşmanın yeni teşkilatı askeriyesini Anadolu ya getirmeye vakit kalmazdan evvel müstacelen harekatı taaruziyeye teşebbüs etmekliğimiz  bir mecburiyet halinde tezahür etmektedir. Cephe kumandanlığı tetkikat ve mülahazatı esesiye neticesinde kuvayi asliye ile Birinci Ordu mıntıkasında Akarçay ile Ahırdağları arasından taarruz etmek üzere kati ve seri istihzaratta bulunmak kararını vermiştir. Taarruzun hedefi Afyon Ahırdağları  ve imtidadında başlayarak inkisaf edecek umumi meydan muharebesi neticesinde düşman kısmı küllisini mağluben şimale atmaktır.
            2. Birinci Ordu bidayetten itibaren büyük kuvvetle işe girişerek dördüncü ve yedinci düşman fırkalarını katiyen mağlub edecek ve mevzilerini zaptedecek surette harekâta başlayacaktır. Halen kısmı küllisila Banaz Susuzköy bulunan ikinci Yunan mıntıkasında ve daha garptan meydan muharebesine iştirak etmek üzere Şarka hareket edecek düşman kuvvetlerini ilk devirde tevkif etmek lazımdır. Dördüncü ve Beşinci Kolordularla İkinci Kolordu tahaşşüdün safahatı muhtelifesinde Birinci Ordu emrine verileceklerdir.  Birinci Ordunun istihzarat projesine cepheden yazılan cevapname bir talimat mahiyetinde olduğundan bunun bir sureti İkinci Orduya da berayi malumat takdim kılınmıştır.
            3. İkinci Ordu evvela Üçüncü ve Altıncı Kolordularla Birinci Ordu mıntıkasında yapılacak ve takriben beş gün devam edecek olan tahaşşüdü setr ve temin edecek ve saniyen taarruzu umumi esnasında mümkün olduğu kadar fazla düşman kuvveti tesbit eyliyecektir.  Bunun içim İkinci Ordunun vaktinde ileri mevzilere yanaşması ve Birinci Ordu taarruzundan daha evvel ve bilhassa düşmanın Afyonun Şimal cenahına karşı faaliyeti taarruziyeye geçmesi icap edecektir. Düşman bizim afyonun Cenup mıntıkasından asli taarruzumuza Porsuk ile Akarçay arasından Şarka doğru mukabil hareket ile cevap vermeye kıyam ederse bizim taarruzu aslimiz neticei katiye verinceye kadar İkinci Ordu mevazii müteakibede zaman kazanacak ve bu esnada bilhassa Birinci Ordunun sağ cenahını Akarçay şimali yakınından temin eyliyecektir.
            4. Birinci ve İkinci Orduların sureti tahaşşüdü ile taarruz mıntıkasına tarzı teveccühleri merbut krokide gösterilmiştir.
            5. Kocaeli grubuna esasen taarruzi hareketlerle lâakal karşısındaki on birinci fırkayı tesbit etmek vazifesi teveccüh eder.
            6. Son zamana kadar yeni taarruz mıntıkasında tahaşşüdümüzün hitamına kadar maksadımızı düşmandan gizlemek planımızın esasıdır. Ancak bu suretle zayıf düşman kuvvetlerini basmak sureti ile maddi ve manevi bir tefevvuk ile meydan muharebesine başlamış oluruz. Bunun için harekete geçinceye kadar taarruz maksat ve niyetimizi kendi kıtaatımıza karşı da gizlemek ve bütün tedabiri yakında vuku bulması muhtemel görülen düşman taarruzunu ileri mevzilerde kabul için ittihazı muktezi tertibat şeklinde göstermek lazımdır. Düşmana karşı da bir düşman taarruzu beklemekte olduğumuz propaganda edilmelidir.
            Maksadımızı gizlemek için ordular her tedbiri itinayı mahsus ile takip ve tatbik ettireceklerdir.  Herhalde şimdiden yapılacak müstacel bir tedbir olmak üzere İkinci Kolordu kıtaatının Aziziye etrafında tahaşşüdü müsaraaten temin olunmalıdır.
            7. Ordular menzil hidematını aldıkları vazifeye göre müstakillen ihzar ve ikmal edecekler ve peyderpey cepheye de malumat vereceklerdir. Birinci Orduya Akşehir menzil hattı vesaiti verilmiştir.
            Bundan maada İkinci, Dördüncü Kolordularla beraber İkinci Ordu menzilden üç yüz tonluk menzil vesaiti de Birinci Ordu emrine verilecektir. Birinci derecede erzak ve cephane iddiharatına ve ahali kuvvetlerinin tanzim ve teşkiline ehemmiyet verilmelidir. Erzak nakliyatı için vasi mikyasta ahali vesaitinden istifade zaruridir. Cem’an üç yüz ton kabiliyetinde kabul olunan yüz kadar seri otomobil ihzar ve teşkil edilmekte olup hitamında Birinci Orduya verilecektir.
                                                                                              Garp Cephesi Kumandanı
                                                                                                          İsmet            

Not: Osmanlı Devletinde Hicri takvim kullanılırken 1.Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Ordusunda bulunan Alman subayların isteği üzerine Gregoryen takvimine uygunluk sağlanması için Enver Paşa’nın isteği üzerine Ocak 1916 yılında günler, 13 gün ileri çekildi. Fakat yıl değişmedi, yani yukarıdaki tarih 6 Ağustos 1338(1922)’dir.  

16 Ekim 2014 Perşembe

TAŞ MEDRESE VAKFI’NA AİT GELİRLER


Fahreddin Sahib Ata Türbe ve Çeşme ve Mescit ve Hankah ve Medrese Vakfı gelirleri en geniş olarak  Murat Çelebi Defteri’nde yer almaktadır.
1483’de II. Bayazid döneminde Murat Çelebi bin Hamza Bey tarafından hazırlanmış olan bu defter günümüzde  M. Akif Erdoğru tarafından düzenlenerek yayınlanmıştır. Fahreddin Sahib Ata Türbe ve Çeşme ve Mescit ve Hankah ve Medrese Vakfı, Karaman Vilayetinde Vakıflar defterinin 80a ve 80b varaklarında ve 333 sırasındadır. Bu deftere göre:
Eski Defter’de Sultandağı(Saklu) köyündeki Mektephane İle Kervansaray ve Akşehir içindeki Fahreddin Sahib Sultan Alaeddin Türbesi ve Çeşme ve Mes6it ve Hankah ve Medrese Vakfı ama mektephane yokmuş,  Mevlana Piri (mülkü daim olsun) tasarrufunda eğitim yapma yönünde padişah hükmü ile aldığı izin belgesi  ile eski defterde karar verilmiş.
Akşehir’e bağlı Çiftlik Köyü oluşan vergi 6880
Yine ona bağlı Saklu (Sultandağı) köyü oluşan vergi 2050
Sultandağı’na bağlı Elvanbeyli diğer adıyla Hacı Baba Üyüğü köyü oluşan verginin tamamı 1080  adı geçen köyün vakfiyesi hususunda büyük kapıdan Akşehir kadısına padişah emri gelmiş vakfiyeye hükmedip kanuna uygun izin vermiş ve Konya Valisi Sultan Abdullah dahi kararname vermiş bütün bunların üzerine gerekli karar verildi.
Yine ona bağlı Eğrikös köyü üç vergisi 1113
Akşehir içindeki Debbağan(Tabakhane) denilen yere yakın hamam hissesi günlük 2 den yıllık 720
Tahılpazarı’ndaki Kervansarayın arazi kirası senelik 80
Kapan (Kantar)’daki Kervansayın arazi kirası senelik 80
Ahseni tasarrufundaki Şeyh Eyyüp Zaviyesi yakınındaki Şeyh Hoca Hasan sebze ve meyve bahçesi senelik 60
Ahi Yadigar oğlu Emir Çelebi’nin yoncalık yerinin kirası senelik 100
Nadir Köyündeki bağ ve iki meyve bahçesi senelik dörtte biri 300
Şehrin diğer uçunda İmaretin altındaki bağ senelik vergi 100
Kozağaç tarafındaki dolab arazisinde oluşanlar,
Akşehir içerisinde Sahib bağı denilen yer senelik 60
Adı geçen medresenin bitişiğindeki meyve ve sebze bahçesi senelik 20
Bitişikteki yoncalığın diğer tarafındaki bağ senelik 30
Kozağaç’ın şehir boyu tükendiği yerdeki bir parçada oluşanlar,
Maruf Köyüne yakın Göküyük adlı yer vergisi 150
Meçhul olan Emir Yavi önü kayıtlıymış denilerek Vakfiyedeki mezraya bitişik Kızılyer arazisi
Akşehir içindeki dükkanlar, bozahane ve meyhane arazisi senelik 25, dükkan arazileri senelik 355, ev arazileri senelik 40, Serbazar’daki dükkan arazileri, bozahane ve meyhane senelik 420, medresenin ileri tarafındaki Hamam hali harap tahminen 20 

Yekün 13 842”

HACI İBRAHİM ZAVİYESİ VAKFI’NA AİT GELİRLER


Hacı İbrahim Zaviyesi Vakfı gelirleri en geniş olarak  Murat Çelebi Defteri’nde yer almaktadır.
1483’de II. Beyazıt döneminde Murat Çelebi bin Hamza Bey tarafından hazırlanmış olan bu defter günümüzde  M. Akif Erdoğru tarafından düzenlenerek yayınlanmıştır. Hacı İbrahim Zaviyesi Vakfı, Karaman Vilayetinde Vakıflar defterinin 79a ve 79b varaklarında ve 334 sırasındadır. Bu deftere göre:
“Sultanın hükmü ile kararlaştırılan Akşehir’e bağlı Maruf Köyünden Şeyh Hasan oğlu Hacı İbrahim Zaviyesi Vakfı’na bakan cihanın sığındığı padişah (mülkü daim olsun) emri ile Hacı İbrahim torunlarından Hasan Çelebi tasarrufundadır.
Akşehir’e bağlı Maruf Köyü mezrası olan Fakihler’in üç dört yıllık vergisi 6990 iken adı geçen yer Karamanoğlu İbrahim Bey zamanında vakfa tasarruf olurmuş sonra Osmanlı Vakıf dairesine bağlanınca eski defterde vakfa kayıt olmayıp şehzadeye ait olarak yazılmış. Cihanın sığındığı Padişah’ın devleti yönetmek için Karaman’a gönderdiği herhangi birine arz olunup merhum Sultan Abdullah’a padişah hükmü verilip eskiden vakfettiği sabit olursa karar kılasınız diye buyurulmuş, o da teftiş ettirip vakfiyenin kararlaştırıldığına izin vermiş vergisin dahi almışlar. Adı geçenin iznine binaen İbrahim Bey’in kararnameleri görülüp adı geçen köyün üç dört yıllık geliri daha önce zikredilmiş Zaviye Vakfı’na,  son olarak dörtte biri Seydi Mahmut Hayran Zaviyesi Vakfı’na deyip bağlanmasından dolayı vergiyi adı geçen iki zaviyeye kayıt olundu, bu gelenek sabit görülmeyip eski deftere muvafık kalınarak yine Şehzadeye hassa olarak yazıldı.
Akşehir’e bağlı Karabulut Köyü oluşan vergi 4.900
Yine ona bağlı Görnes (Altuntaş) Köyü oluşan vergi 3270
Yine ona bağlı Karkın mezrası oluşan vergi 960
Yine ona bağlı Yakayahsıyan (Değirmen) Köyü oluşan vergi 1330
Yine ona bağlı Yazıyahsıyan (Gölçayır) Köyü oluşan vergi 6.590
Yine ona bağlı Ulupınar Köyü oluşan vergi 1810
Yine ona bağlı Yatköy oluşan 240 parçadan 7’si
Yine ona bağlı Dilküsaray Köyü oluşan 365 parçadan 7’si
Ilgun’a bağlı olan Kurugöl Köyü oluşan vergi 960
Ilgun’a bağlı Tevekkül Köyü oluşan vergi 280
Maruf Köyünde bulunan hamamın seneliği 300
Zaviyeye bitişik olan bağın vergisi 50
Maruf Köyündeki Sulu arazini vergisi 100’ün dörtte biri
Maruf Köyündeki Kuru arazinin seneliği 100
Dere Köyündeki değirmen seneliği 450
Elfiras (ılıca) köyündeki değirmenin yarısı seneliği 100
Şehrin kenarında bulunan Subaşı bağı seneliği 460
Nadir(Atakent) Köyünün sınırında bulunan sulu zeminli 5 kıtası harap olan tahminen vergisi 50
Akşehir’deki meydan Hamamı günlüğü 11’den yıllık 3960
Eğrigös’teki Çakır bağı seneliği 40
Akşehir’deki kesimhane günlüğü 2’den yıllık 720
Marangoz ve demirci dükkan başı kirası seneliği 10
Ağuz Köyünde balık yerinde senelik vergi 10
Kozağaç tarla 2 kıtası vergi 20
Şehrin kenarında bulunan susuz harap Ağa bağı

Yekün 34065”

SEYDÎ MAHMUD HAYRAN ZÂVİYESİ VAKFI’NA AİT GELİRLER



Seydi Mahmud Hayran Zaviyesi Vakfı gelirleri en geniş olarak  Murat Çelebi Defteri’nde yer almaktadır.
1483’de II. Bayazid döneminde Murat Çelebi bin Hamza Bey tarafından hazırlanmış olan bu defter günümüzde  M. Akif Erdoğru tarafından düzenlenerek yayınlanmıştır. Seydi Mahmud Hayran Zaviyesi Vakfı, Karaman Vilayetinde Vakıflar defterinin 78a, 78b ve 79a varaklarında ve 333 sırasındadır. Bu deftere göre:
Sultanın Hükmü Uyarınca Adı Geçen Zaviyenin Şeyhlik Makamı Seydi Mahmud’un evladı Necmeddin’in Tasarrufunda Bulunan Akşehir Merkezindeki Allah’ın İnsanlardan Sakladığı Evliyaların Kutbu Seydi Mahmud Hayran Zaviyesi Vakfı
Akşehir’e bağlı Bayındır (Günümüzde Sorkun) Köyü vergisi: 4800
yine ona bağlı Karaüyük(Günümüzde Tepeköy) Köyü vergisi: 3930
Engüli Köyü’nde(Günümüzde Engilli Köyü) arazi dönüm başına gelir:15,
Meydan Pazarı Esp’de arazi,  gelir vergisi180
Kadı Zeyneddin’ arazisi  2 dönüm 20
Kavlak Hasan arazisinin yarısı,  senelik:20
Şehir hududundaki   yoncalık arazisi, bir dönüm
şu anda bağ olan Bürçek Köyü Yaycı arazisi(1), senelik:50
Bürçek Köyündeki diğer bir bağın arazisi, Senelik: 50
Akşehir’deki Polad bağı, bir dönüm vergisi: 50
Kozağaç köyündeki bağ, vergisi: 15
Karaarslan’daki  Hacı Balı arazisi(2),bir dönüm, vergisi: 30
Yahsiyan Köyü’ndeki (günümüzde Gölçayır Köyü) arazi, 2 dönüm: 20
Çiftlik Köyü meyve bahçesi yarısı,vergisi: 10
Meydan Mahallesi hanelerin arazisi, senelik:80
Şehirdeki Kaseduz(Çanak yapanların) arazilerinin kirası, senelik:30
Eğrigös köyü’ndeki(günümüzde Doğrugöz) bağın iki sırası, vergisi: 15
Nadir( günümüzde Atakent) köyündeki bağın bir bölümü, vergisi: 50
Eğrigös köyündeki diğer bir bağın 2 bölümü, vergisi:15
Yenice Köyündeki ekinlik olan bağ,(3) vergisi 20
Şehrin derici dükkânlarından yedi bölümü, senelik:80
Şehrin bakkal dükkanlarından bir bölümü,senelik: 120
Akşehir’ merkezinde bulunan harap haldeki hamam,
Engülli köyündeki harap haldeki Kamil’in değirmeni,
Akşehir’de harap haldeki derici bağı,
Seydi Mahmud’un topraklarından oluşan armutluk arazisi,gelirleri
Şehir’de bulunan cevizliklerin arazisi, gelirleri
Dere köyündeki harap haldeki bağ,
Şehir sınırındaki Ceviz ağacı arazisi, 2 dönüm gelirler:20
Akşehir sınırında bulunan arazilerin gelirleri
Şehrin sınırında bulunan kuzgun arazisi gelirleri
2330 Akçe olan Akşehir’e bağlı Maruf Köyü’nün mezrası Fakihler olmak üzere toplam 11.960 akçe geliri vardır. Adı geçen köyün geniş açıklaması aşağıda Maruf köyündeki zaviyede yapılmıştır.”
Nitekim zâviyenin, Şeyh Hasanoğlu Hacı İbrahim zaviyesinden sonra Akşehir’de geliri en yüksek zaviye olduğu anlaşılmaktadır.
Not:
(1)  Bürçek Köyü: Yalvaç yolu üzerinde bulunan bu köy, günümüze ulaşamayan köylerdendir.
(2)  Karaaslan Köyü:  Günümüzde bu köy dağılmış, halkının bir kısmı Gedil Köyü’ne taşınmıştır. Buradaki köyün bina temelleri ve mezarlığı halen durmaktadır.

(3)  Yenice Köyü: Sultandağı Derecine Kasabası’ndaki Yenice Köyü 18. asrın sonlarında dağıldı.