Halk
ağzındaki sözlü menkıbelerin derlenmesini ve kitap haline getirilmesini Fatih
Sultan Mehmet'in şehzadesi Cem Sultan istemiştir. Ebü'l-Hayr-ı Rûmî, Cem
Sultan'dan aldığı emirle Anadolu ve Rumeli'yi yedi yıl boyunca adım adım dolaşarak,
Sarı Saltuk'un menkıbelerini derleyerek yazıya geçirmiştir. Saltukname olarak
bilinen bu kitapta dört ayrı yerde Timur’dan bahsedilmektedir. Birinci ciltte
yer alan bölüm daha geniş bilgi vermektedir.
Burada bilgi veren kişi Timur’un yaptıklarını sebep sonuç ilişkisine
dayandırmaktadır. Büyük bir olasılıkla Kırım’da derlenen bu bilgileri veren
kişi halk içerisinde okur-yazarlığı olan bir kişidir.
İkinci
bölümde yer alan bilgiler Kayseri yöresinden derlenmiştir. Daha kısadır.
Timur’la ilgili benzer bilgiler vardır. Üçüncü bölümde Osmanlı Padişahlarını
sayarken Yıldırım ile yaptığı savaştan bahsetmektedir. Son bölüm ise sanki bir
tarih kitabı gibi en ince ayrıntısına kadar anlatılmaktadır. Her dört kısımdaki
bu bilgiler tarihi gerçeklerle uymazsa da Ankara Savaşı’ndan yaklaşık seksen
yıl sonra halkın Timur’a bakışı yönünden önemlidir.
Günümüz Türkçesi İle: “ Kırım
şehrini yöneten Tatar Han savaşa gitmişti. Sarı Saltuk Kırım’a gelip tekkesine
yerleşmişti. Dervişlerinin cerre çıkmasına (Eskiden medrese talebesinin üç aylarda vaaza çıkarak
nafakalarını toplamaları) karar verdi. Dervişler sadaka istediler, sadece bir kadın
bir bazlamaç verdi, başka kimse bir şey vermedi. Daha sonra dervişler Sarı
Saltuk’a geldiler, ağladılar ve dediler ki:
“-Bu yıkılası şehirde bize bir şey vermediler.” Sarı saltuk dedi ki:
“-Bir memlekette sadaka, zekât ve bağış olmazsa o memleketin
harap olacağına delildir.” Dervişler dedi ki:
“-Bu şehrin halkının yüreği demir mi yoksa taştan mıdır ki
fakire yardım etmezler?” Sarı Saltuk beddua etti:
“-Hak Teala bunlara Demir adlı taş yürekli bir kişi versin,
topal olsun. Bu şehrin helak olması onun elinden olsun. Yine Tebriz’inde helak
olması ve yeniden imar edilmesi onların elinden olsun.”dedi.
Daha sonraları aktarılan bilgilere göre buraların yok olması
Timur’un elinden oldu. Çağatayların sahip olduğu memleketten ve Buhara
şehrinden olan Timurleng önce geldi, Kırım’ı harap etti. Bu olayları nakledenler
derler ki,
“Kırım’dakiler sadaka ve zekat vermemekle meşhur olmuşlar ve korkusuz
yaşıyorlardı. Kötülükte birlik olmuşlardı. Muhalefet ederlerdi ve Allah’ı
gizlemekle meşgul olmuşlardı. Hile, iftira ve yalan içlerinde çoğalmıştı.
Tatarlar sinirlendirirlerdi. Kul hakkından sakınmazlardı. Şüphesiz Timur onları
duyduğunda:
“Bunlar zalimdir. Onları cezalandırmak bana farzdır” deyip
önce insanları kırdı, helak etti ve Kırım’ı yaktı.
Daha sonra Sivas’ı yaktı. Bunun nedeni olarak Sivaslılar genç
kuzuları boğazlarlardı. Kışın gebe sığırları pastırma için keserlerdi. Timur:
“-Bu yapılanlar zülümdür” diyerek Sivaslıları da helak
eyledi. Timur:
“- Ben size yaptığınız kötülüklere göre Allah’ın gazabı
olarak gönderildim. Burada kim zalimse ben onu vururum. Mazluma sözüm
yoktur.”dedi.
Timur, Erzurum’u yıktı. Onlardaki bozukluk esnafı terazide
hile yapar ve pazarlara bakan hâkimlere rüşvet vererek belirlenen fiyattan daha
düşüğüne alış veriş yaparlar. Fakirlerin hakkını yerlerdi. Hain, yalancı, fesat
ve acımasız idiler. Daha sonra Timur, Erzurumluları öyle bir kırdı ki
beşiğindeki oğlancıkları bile öldürdü.
Bazıları Sivas’ta ve Erzurum’da bir başka zülüm olduğunu söylerler.
Onlara göre: “Bu şehirlerde kediler ve
köpekler yavrulasa, bunları sokaklara bırakırlardı. Zavallı yavrularda ağlaya
ağlaya can verirlerdi. Bütün bunlar Timur’un öfkelenmesine neden oldu.”
dediler. Çünkü Timur adillik davası güderdi. “Zerre kadar zulme ölüm cezası
veririm” derdi. Yavuz kişiydi. Öyle ki bir padişaha mektup gönderse o padişah mektubuna
hürmet gösterip ayağa kalkarak dinlemese onun üstüne varıp savaş ederdi.
Nitekim Sultan Yıldırım’a Timur elçi gönderdiğinde elçisine
itibar etmediği için üstüne gelip Ankara’da savaştı.
Yıldırım Han’ın ordusunun birazı Kırım tatarı idi. Onlar komutanları ile el öpmeye geldiklerinde
Yıldırım Han bunların komutanlarından şüphelendi ve onu zehirletti. Bu komutan Uhtu ismi ile tanınır. Mezarı
Edirne’dedir. Sarı Şeyh yazısında bellidir. Yıldırım Han yanına on bin Tatar
askerini alarak Timur’a karşı geldi. Onlarda asi oldular ve Yıldırım Han’ı ele
verdiler. Anadolu askerleri kaçtı, gittiler. Rumeli’nden asker yoktu. Geriye
sadece köleler yani kullar kalmıştı. Daha sonra Yıldırım, köleler içinden
çıktı, savaşa yürüdü. Savaşırken bir ok geldi, Yıldırım Han şehit oldu. En
yakınındakiler:
“-Yıldırım Han kölelerin içinden çıktı, savaşa girdi, şehit
oldu.”diyerek askerden saklayıp cenazeyi Bursa’ya kaçırdılar. Savaşta Deli
Mezit’i tuttular, getirdiler. Ayağında ağrı olduğu için kaçamadı. Timurlenk onu
Yıldırım sandı. O da kendini sakladı.
Daha sonraları Yıldırım’ın oğlu Emir Süleyman Şah gidip
Osmanlı tahtına geçti. Bunun ardından Timur Bursa’ya geldi. Mezid’in Yıldırım
Han olmadığını anladı ve onu helak eyledi. Diğer taraftan Emir Süleyman Şah
boğazdan Anadolu’ya geçti. Timur’la karşılaştı. Askerlerini kırdı. Timur yaralı
olarak İran’a kaçtı. Timur, Semerkand
şehrine yaralı olarak vardı ve orada öldü. Tevarih-i
Osman’da yazılıdır.”
İkinci
ciltte Timur’la ilgili bilgiler daha kısadır. Timur’un Kayseri’ye neden
giremediğini anlatarak başlamaktadır.
Saltukname’de bu kısım Günümüz Türkçesi ile: “Timur,
Anadolu’ya geldiğinde Kayseri’yi ezerek almayı düşündü, şehre girmek ve talan
etmek için kendi açtığı yoldan geldi ki üzerindeki at huysuzlandı ve o
yürüyerek ileri gitmek istedi. Seyyid Malatıyyive Sultan’un türbesi oradaydı.
Türbeye yaklaşınca yola ters olarak türbe penceresinden iki ağızlı Hz. Ali’nin
Zülfikar kılıcı çıktı ve kılıçtan ateşler çıkıyordu. Bu arada Timur, Seyyid’in
elinin parmaklarını kılıç kabzasında gördü. Onun korkusundan Timur atından
indi. Yapacağı işe tövbe ve istiğfar etti. Anadolu’dan ayrılıp İran’a gitti.
Peşinden Emir Süleyman b. Bayezid Han’ın askerleri yetişti, vurdular, kırdılar.
Kalanlar kaçtı Semerkand’a gittiler. O savaşta Timur yaralandı ve o yaradan
daha sonra öldü. Yok oldu.”
Üçüncü
Ciltte Timur iki yerde yer almaktadır. İlkinde Osmanlı padişahlarını sayarken
Yıldırım ile ilişkisine kısaca değiniliyor.
Saltukname’de bu kısım Günümüz Türkçesi ile: “Ve yine rivayet ederler ki, Murat Han vefat
ettikten sonra yerine oğlu Yıldırım padişah oldu. Yine o Timurlenk savaşında
şehit oldu. Oğlu Emir Süleyman padişah olup, Timur ondan kaçıp saklanarak
İran’a gitti. Ondan sonra Yıldırım oğlu Mehmet padişah oldu.”
Üçüncü
Ciltte ikinci olarak yer verilen Timur ve Yıldırım Bayazid arasında yaşananlar
bir tarihçi gibi anlatılmaktadır.
Saltukname’de bu kısım Günümüz Türkçesi ile: “Daha sonra Yıldırım’ın üzerine İran’dan Timur
geldi, yürüdü. Rivayet ederler ki, Timur’un aslı Bayındır’dır. Daha sonra
Semerkant’tan çıktı. Bozguncular ona uydu. Acem vilayetini aldı. Padişah oldu,
Timur oradan Arap’a vardı, aldı. Oradan Anadolu’ya yürüdü, geldi. Diğer yandan Rumeli tarafından bir Tatar Han
kırk bin asker ile Yıldırım’ın yanına geldi. Ona dost gibi göründüler ve
Yıldırım’ın emrine girdiler. Edirne’de yemek yerken Tatar hanını zehirlediler.
Ondan dolayı öldü. Zindan dibinde defneyledirler. Manyas kabri üzerine türbe
inşa ettiler. Böylece Han ölmüş oldu. Tatarlar bildiler ki Han’a kast
eylediler, gerisini önemsemediler. Diğer taraftan Timur yürüdü. Daha sonra
Yıldırım o Tatarları topladı ve Timur’a karşı gitti. Rumeli askerini orada
bıraktı. Bursa’ya vardı. Bir Ulu Cami yaptırmıştı. Orada ziyafetler yaptırıp
Bursa’dan herkesi toplayıp Timur’a karşı yürüdü, vardı. Ankara üzerinde Savaş
yaptılar. O Tatarlar, Bey’imizi öldürdü diye asi olup Yıldırım’a karşı
ayaklandılar. Timur’a varıp uydular, Yıldırım’ı ele verdiler. Yıldırım
kaçmaktan utandığı için üstün bir gayretle savaştı. Yıldırım Han gördü ki az
adam kaldı yanında. Amasya halkı oğlu Mehmet Han’ı alıp kaçtılar. Bu yüzden onlara tavşan dediler. Vezirler
Emir Süleyman’ı alıp kaçtılar. Yıldırım Han onları gördü. Beylerinin kendini
koyup kaçmasından öfkelendi ve ar etti, yüzüğünde zehir vardı. Onu yaladı.
Hemen atından düşüp can verdi. Daha sonra Ankara Beyi olan Mezit Bey’i yüzünün
Yıldırım’a benzemesi ve ayağının da onun gibi ağrılı olması nedeniyle onu
Yıldırım diye Timur’un eline verdiler. Oradan Yıldırım’ın ölüsünü alıp gizlice
Bursa’ya götürüp gece toprağa verdiler. Derler ki; madem Yıldırım öldü, Mezit’i neden
onun yerine Yıldırım diye Timur’a verdiler? Mezit’e bu kin neden? Burada amaç Timur’u gafil avlayıp Yıldırım'ın
oğullarından biri tahta çıksın ve asker toplayıp gelsin dediler. Ondan sonra bu
yana Emir Süleyman gelip Edirne’de tahta çıktı. Rumeli Askerini topladı ve Din
alimi Sinan Bey askerlere komutan oldu. Daha sonra Gazi Hünkar (Murat Han)
Namazgah’ında kurbanlar kesilip namazlar kılındı….
Ve
padişah azmederek Timur’un üzerine gitti. Oradan Rumeli Askerleri ile ayrılıp Edirne’de
dünyayı ayağa kaldırdı. Öte yakadaki Timur’a karşı vardı ve hemen ona karşı
koydu.
O
zamana kadar Mezit Bey’i Yıldırım sanan Timur onu demir bir kafese koyup yanında
gezdirdi. Sonra onun Yıldırım olmadığını öğrenince şehit eyledi. Ona Emir
Süleyman askerleri yetişti, savaştılar. Devlet-i Al-i Osman galip oldu. Kötü
huylu Timur saklandı, özel büyük çadırları yıkıldı, İran’a kaçtı, gitti. Daha
sonra Sultan Hazretleri artından onu kovaladı. Pek çok kişinin malını ve
rızkını yağmaladılar ve bir oğlunun başını kestiler ve kızını tuttular, getirdiler.
Timur kaçıp Semerkant’a gitti. Sonra elçi gönderdi, barış yaptılar. Erzincan’ı
had ve sınır eylediler.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder