Günümüzde de Akşehir’de
yapılan ve çok sevilen herse yemeği, Selçuklu devrinde Akşehir’in milli
yemeği idi.
Arapça herise kelimesinden türeyen herse, bir rivayete göre peygamberimiz
zamanında da yapılırdı ve onun tarafından da sevilirdi. Bazı yörelerde keşkek
olarak da bilinmektedir. Selçuklu devrinde Akşehir’in dağlarında koyun, keçi,
inek, at, tay bağlarında ise arpa, yulaf ve buğday vardı. İşte böyle bir
ortamda tabii ki herse yapılacaktı. O dönemde yaşayan Mevlâna’nın
Fihi Mâfih ve Mesnevi’sinde et ve buğdaydan yapılan herise adı verilen bir
çorbanın adı da sıkça tekrarlanmaktadır. Konya Mevlevi dergâhındaki
yemekhanelerinde herise (herse) pişiriliyordu. Atina Üniversitesi Halkbilim
Sözlü Tarih Arşivi’nden bir alıntıda, Akşehir’in Permata (Bermende)köyünden
Kiryaki Mandeloğlu, “herse”yi nasıl hazırladığını şöyle anlatır: “Bir çömleğe
et, buğday, tuz ve su koyup fırında, çok ağır ateşte yemeği pişirirdik. Sonra
bulamaç oluncaya kadar tahta kaşıkla ezerdik. Üstüne kavrulmuş soğan ve haşhaş
yağı veya kızgın yağ döküp yerdik.”
Herse, Akşehir’de
özellikle kışları yapılan ve insanın içini ısıtması için yenen bir yemektir.
Kışın bu yemeği yapabilmek için öncelikle yazları hazırlıklar yapılırdı. Herse
yapımında kullanılan et için Kurban Bayramı’nda veya adak kurbanların kesilmesi
gibi zamanlarda kesilen koyun ve keçilerin kaburga etrafındaki etler kaburga
ile birlikte güneşte kurutulurdu. Burada etler önce tuzlanır. Sinek konmaması
ve güneşte bozulmaması için bu etler beyaz tülbentlere sarılarak güneşte
kurutulurdu ve kışa saklanırdı.
Hersenin diğer bir
ana maddesi olan buğday kırması ise şöyle hazırlanıyordu. Öncelikle herselik
buğday ayrılıyordu. Dışarıda rüzgarlı havada savrularak içerisindeki sap, saman
ve tozlardan arındırılıyordu. Eğer miktar az ise evlerde elle döndürülen
değirmenlerde, fazla ise su değirmenlerinde kırılıyordu. Selçuklu zamanında
Akşehir ve köylerinde pek çok değirmen vardı. Eleklerde elenerek herselik
buyday yarması ayrılıyordu. Akşehir çevresinde herse de tuz olarak çoğunlukla
kaya tuzu kullanılırdı.
Büyük aileleri bir
araya toplamak için herse yenecekse herkesin boş olduğu Pazar günleri
seçilirdi. Bunun için Akşehir’de herseler Cumartesi akşamları fırınlara
verilirdi. Herse şöyle hazırlanır:
Tuzla kurutulmuş et, yıkanarak tuzu çıkması için önceden ıslatılır. Yarma
ayıklanır, yıkanır..Büyük bakır tencereye veya çömleğe; yarma, kemikli et
yerleştirilir. Tuz atılır. Akşamüzeri fırına verilir. Eskiden herse ile
birlikte fırına bir miktar odunda verilirdi. Sonraları fırıncıya pişirmek için
ücret verilmeye başlandı. Suyunu fırıncı hazırlar. Fırının kendi
sıcaklığında sabaha değin fırında kalır. Fırıncı gece belli bir saat de
çömlek ve tencereleri kontrol eder. Gerekirse su ilavesi yapar.
Pazar günü kuşluk vakti fırından alınan herse genellikle bölünmeden
tencereden sıcak sıcak yenir.
Selçuklu devrinde düğünlerde, bayramlarda ve adak günlerinde baş yemek
herse idi. Bu devirde meydanlarda Nasreddin Hoca kazanı gibi
büyük bakır kazanlar kurulurdu. Herseciler sabahtan akşama kadar süren 6-7
saatlik bir sürede düğün ahalisine yetecek kadar herse hazırlarlardı. Yemek piştikten sonra geleneksel olan ''Nare''
çalınarak halka bildirilirdi. Davulcu tokmağı vurduğunda hersenin piştiği
bilinir. Ve herkes herse almaya giderdi. Bazıları herseyi düğün yerinde
yerlerdi. Bunun içinbüyük bakır sinilere herse yayılarak ortası çukur
yapılıp eritilmiş tereyağıyla dolduruldu. Sonra yerken kaşıkla bir miktar alıp
ortadaki çukura bandırarak yenirdi.
Düğün yemeği olarak hazırlanan hersedeki et, ‘yeni aile’ kurumunun
‘güçlü ve dayanıklı’ olmak istemini vurgulardı. Yine geleneksel bir tat
olan herse, çeşitli nedenlerle zora düşen ve bu durumdan kurtulmak isteyenlerin
bir adak yemeği idi.
Herse Akşehir’de Selçuklulardan günümüze kalan bir geleneksel bir lezzetli
yemektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder