Anadolu
Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra bir top gibi devamlı el değiştiren
Akşehir yaklaşık 20 yıl boyunca Eşrefoğlu Beyliği’nin egemenliğinde kalmıştır.
İşte bu devirde Akşehir yönetenlerden biri de Hoca Kamereddin Naip’tir.
1302
yılında Eşrefoğlu Beyliğini kuran babası Süleyman Bey’in yerine büyük oğlu
Mübarizüddin Mehmed Bey geçti. Mehmed Bey, babasının kendisine bıraktığı ülkeyi
genişletmeye çalıştı ve bunda da başarılı oldu. Kuzeye doğru ilerleyerek
Akşehir ve Bolvadin'i ele geçirdi. Tarihi kaynaklar Eşrefoğlu Beyliğinin büyük
bir süvari ordusu olduğunu belirtmektedir ve bu beylikte verilen en büyük
hediye ise atlardı.
Yaklaşık
1304-1306 yılları arasında Akşehir’i beyliğine ekleyen Mübarizüddin Mehmed Bey,
burayı yönetmek için kendine vekil olarak Hoca Kamereddin’i görevlendirdi.
Hoca
Kamereddin Naip’in asıl adı İzzeddin idi. Dinin ululuğu anlamına gelen İzzeddin
yerine yönetici olunca dinin sadık hizmetçisi anlamına gelen “Kamereddin” adını
kullanmaya başladı. Eşrefoğlu Beyliği yerine Akşehir’i yönettiği için Naip
unvanını almıştı.
Tarihi
kaynaklarda hakkında fazla bilgi bulunmayan Hoca Kamereddin Naip yabancı
kaynaklarca “Müftü” olarak tanıtılmaktadır. Buradan yola çıkarsak onun küçük
yaşta iyi bir dini eğitim aldığını
çevresinde hoca olarak tanınmakta idi.
Bu
devirde yönetim boşluğundan ötürü genellikle Akşehir halkında bir umutsuzluk ve
mutsuzluk hakimdi. Tarihi kaynaklarda Halk moral değerlerini yükseltmek için
genellikle tarikatlara yöneldiği belirtilmektedir. Bu devirde Akşehir’de Mevlevilik
ileri derecede yaygındı. Akşehir’de o
devirde Ahi Musa’nın kurduğu zaviye bir Mevlevihane gibiydi. O dönemlerde
Mevleviliği uç bölgelerinde yayma faaliyetleri içinde bulunan Mevlana'nın
torunu Ulu Arif Çelebi zaman zaman Beyşehir ve Akşehir'e uğrar ve Beyşehir’de Eşrefoğlu
Mehmed Bey'in misafiri olurdu. Mehmed Bey kendisine hürmet ve saygıda kusur
etmezdi. Fakat aynı ilgiyi Akşehir’i yöneten Hoca Kamereddin Naip’ten
göremiyordu. Çünkü iyi bir dini eğitim alan Akşehir yöneticisinin tarikatlara
ve dervişlere itikadı yoktu. Bunu Eflakı “Ariflerin Menkıbeleri” eserinde şöyle
belirtmektedir:
Yine halifelerin sultanı Akşehirli Ahi
Musa'dan naklolunur ki:
“Eşrefoğlu'nun hizmetçisi olan Hoca
Kamereddin Naip, Akşehir'de hakimdi. Zalim bir adamdı ve (dervişlere) itikadı
yoktu. O, bir gün Çelebi hazretlerinin, etrafına bir takım emirler ve rindler
toplandığından günün birinde elinden fena bir hareket, dilinden fena bir söz
çıkar korkusuyla Akşehir'den çıkıp gitmesini düşünmüştü. Fakat bu fikrini
kimseye açmamıştı. Tesadüfen, ayni günde, gezerken o aslanlar sülalesinin
yavrusu Çelebi'ye rastladı. Çelebi ona:
"Ey Kamereddin! Dostlar bizi bu
şehirden yürütmek niyetindeler. Yalnız onlar bizi yürütürlerse, bizim tekrar
gelmemiz umulur, fakat bizim yürüttüğümüz adamlar öyle yok olurlar ki artık bir
daha bu varlık alemine adım atamazlar," buyurdu.
Bunun üzerine Kamereddin hemen
atından inerek baş koyup mürid oldu. Çelebi'nin altına iyi bir at verdi ve
haddinden aşırı hizmetlerde bulundu.”
Eşrefoğulları
Beyliği'nin ömrünün çok kısa olmasına rağmen bu dönemde özellikle mimarî alanda
çok güzel eserler yapılmıştır. Tarihi
kaynaklara göre Akşehir’de de Mübarizüddin Mehmed Bey tarafından bir
cami yaptırılmıştır. Bu Bey’in Akşehir’deki vekili olan Hoca Kamereddin Naip
öncülüğünde yapılan bu cami günümüze kadar gelememiştir. Bunun nedenlerinden
biri Eşrefoğlu Camilerinin ahşap direkli ve toprak damlı olması idi.
Sonunda Mevleviliği
kabul eden Akşehir yöneticisi Hoca Kamereddin Naip aynı zamanda at besleyen varlıklı bir süvari
idi.