Akşehir’de yaşayan ve güzelliği mezar taşına
işlenebilecek kadar fazla olan Rana Hatun’un pek çok marifeti vardı.
Akşehir Nasreddin Hoca mezarlığında bulunan ve Akşehir
müzesinde saklanan mezar taşındaki bilgilere göre:
Rana Hatun, Mehmet
Bey’in kızıdır. Mayıs 1336 tarihinde vefat etmiştir. Çok güzel bir bayan olan
Rana Hatun başında halen Akşehir köylerinde kullanılmakta olan kadın fesine
benzer yuvarlak bir başlık bulunmakta, başlığın üzerine örtülen ince tül arka
tarafta toplanmaktaydı. Hotoz denilen bu başlıkları o devirde genellikle kentli kadınlar ev içinde giyerdi. Saçları kâkül ve perçem
dışında örter, değerli süsler, işlemeler, taşlar ya da tüylerle bezenirdi. Yandan
elmas iğneyle tutturulurdu.
Rana Hatun’un yüzü resimde çok belirgin
değildir. Buna rağmen cehresi
yuvarlak, ağzı ve burnu küçüktür. Alnına inen saç perçemi çok belirgindir.
Giyinme tarzı hâlen Akşehir köylerinde yaşamaktadır. Rana
Hatun, Akşehir’in geleneksel giysisi olan işlik-şalvar giymektedir. Bu giysiler
yörede “şip” denilen parlak kumaşlardan dikilmekteydi. Şip, çözgüsü ince tel ve atkısı ipek olan bir kumaştır.
İşlik, yakası köşeli olup kare
yakalıdır. Önü kruvaze kapamalı, kruvaze parçası aşağı doğru geniştir. Beden ve
kol kesimi düz uzun kol ve düz beden kesimlidir. Kol ağızları 1-2 cm
genişliğinde bir bant ile pilili olarak daraltılmıştır. Boyları, belden biraz
uzun giysilerdir. Şalvarlar oldukça geniş ende ve giyecek kişinin boy
uzunluğuna göre hazırlanan dikdörtgen biçiminde beli ön ve arka ortadan uçkur
için yırtmaçlı, belleri uçkurlu ve yanları dikişten açılan cepli, paçaları düz,
oyuntusuz geniş ve kumaş katı ağları olan geleneksel giysi çeşitlerinden
birisidir. Ağır kumaşlardan hazırlananlar düğün törenlerinde giyilirdi.
Rana Hatun, şalvarın üzerine altın ve
gümüşten yapılan, tokası oldukça abartılı süslü kemer takmıştır. Ayağa giyilen eğrilmiş yünden örülen çoraplara desenler işlenmiştir. Sokağa
çıkarken ayağa siyah kıl ve yünden yapılan çarıklar giyilirdi. Rana Hatun’un oturuş şekli elbisesinin kıvrımları
vücut hareketlerinin tüm detayları en ince noktasına kadar kıvrımlarla belirtilerek
işlenmiştir. Bu giyinme tarzı Akşehir için pek orijinal bir örnektir.
Güzel ve iyi
giyimli Rana Hatun’un mezar taşındaki resminde gergef işlediği görülmektedir. Gergef
nakış işlemede kullanılan bir tezgahtır. İnce işlemeler için kullanılmaktadır.
İki kısa kenar ve dört çıtadan oluşmaktadır. Sökülüp takılması taşınması kolay
bir alettir. Gergef tezgâhında herkesin işleme yapamayacağı bunun için özel
yetenek ve bilgi istediği bir gerçektir. Genç kızların bu tezgahta dokunan
işlemeleri çeyizlerine katmak istemeleri bu işi yapan kimseleri ön plana
çıkarmaktadır. Bu işlemeler için özel siparişler vermeleri o insanlara özel bir
konum kazandırmaktadır. Yani Rana Hatun bir gergef dokuma ustasıdır. Yaptığı
çeyizlerden para kazanmıştır.
1476 yılı Vakıf
kayıtlarından anlaşıldığına göre; Rana Hatun kazançları ile sahip olduğu ev ve
bahçeyi Hacı Ramazan Şirvani Mescidi Vakfına vakfetmiştir. Bu da Rana Hatun’un
güzelliği yanı sıra cömert bir kişiliğe sahip olduğunun göstergesidir.
1800’lu yıllarda
Akşehirli Şair Raşid yüzyıllar önce yaşayan Akşehirli güzel Rana Hatun’a şu şiiri ile bir sitem göndermektedir:
“Müptela oldum bu gün bir dilber-i Rana’ya
ben
Kalmayub sabra mecal olmuşum bir aya
ben
Şuh reftar-i hoş çok dilbere meyl ettim
Düşmedim alemde böyle afet-i yektaya
ben
Herkesi bir güne eyleyub memnun ider,
Bende oldum bi-irade ol yüzü hüsnaya
ben
Bahr-ı umman, muhabbet icre gavs
olmuşum
Dalmamış idim Raşida böyle bir deryaya
ben”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder