15 Ağustos 2015 Cumartesi

TURGUTLULARIN AKŞEHİR’DE TİMUR’A BAŞ KALDIRMASI

Osmanlı Devletini 1402 yılında Ankara’da yenen Emir Timur ordusuyla Anadolu’yu bir baştan bir başa dolaşırken yolu Akşehir’e düştü.  İşte bu sırada Turgut oğulları önderliğindeki Türkmenler, Timur’un ordusuna saldırdılar.
Timur, Ankara Savaşı’ndan sonra Engürü’den(Ankara’dan) hareketle 6 merhalede Sivrihisar’a geçti. Buradan da üç günde Gazi Seyyid’e (Seyidgazi)’ye gidip, Karahisar’dan geçerek Kütahya’ya indi. Yazı burada geçirip etrafı yağma ve istila ettirdi. Bu arada komutanlarına Akşehir, Konya ve Aksaray’ı da zapt ettirdi. Bu şehirleri almak üzere Emirzâde Sultan Hüseyin ve Emir Süleyman Şahı gönderdi. Bu emirlerin komutasındaki ordu Türkmenleri yağmalayarak Akşehir ve Kara-hisar’ı aldılar. Çerkeş Suvçi adlı bir emir Akşehir’de bırakıldı. Akşehir ve çevresi inanılmaz bir yağmaya uğradı. O kadar at, katır, koyun toplandı ki, ordu bunları sürüp götürmekte aciz kaldı. Akşehir sokakları Kara Tatar denilen Moğollardan geçilmez olmuştu. Ailelerini alan Türkmenler dağlara doğru çekildiler. Çakır Balagove komutasındaki kara Tatarlar tarafından Hamid kavmi yağmalandı. Emir Süleyman Şah, bizzat Konya’ya yerleşti.
Timur, bütün bu seferler sırasında esir ettiği Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazid’i yanında götürmüştür.  Beyazid, yolda ülkesinin soyulmasına ve insanların çektiği ıstıraplara gözleriyle tanık oldu. Kurtuluş ümidinin azaldığı sırada Akşehir’e gönderildi ve  Ferruh Şah Mescidi alt kısmına hapsedildi.
Emir Timur, Eğridir’i aldığı sırada  Emir Mehmet Sultanın yanından Mübeşşer oğlu koşup geldi. Şehzadenin hastalığını arz etti. Sahipkıran(Timur) en sevdiği torunu için ağlamaya başladı, derhal Emir Ayan’ı seğirdimle gönderdi.  Timur’un ordu sancağı buradan da yola çıktı. Yıldırım’ın 14 Şaban 805 (9.Mart.1403) Perşembe günü Akşehir’de öldüğü haberi geldi.  Timur, Yıldırım’ın vefat haberini Akşehir yakınlarında (Çay civarı) almıştır. Timur, 17 Recep, 9 Şaban arası 22 gün Eğridir’de kalmış, 5 günde de Çay’a gelmiş demektir. Emir Timur Akşehir hududuna gelmişlerdi ki torunu Emir Mehmet Sultan’ın yanından Dânâ Hoca geldi, hastada sara başladığını haber verdi. Timur, Akşehir’e nazil oldular. Yıldırım’ın cesedi, oğlu Musa Çelebi tarafından Akşehir’deki Mahmud Hayranî türbesinden alınarak Bursa’daki türbesine götürüldü.
Emir Timur, Torununun hastalığını öğrendiği için Akşehir’den bir an önce ayrılmak istiyordu. Ordunun büyük bir kısmını ve ağırlıkları Akşehir’de bıraktı. Ilgın ve Kadınhanı yönünde harekete geçti.  Daha önceden Turgut Türkmenlerinin beyleri Hızır ve İbrahim, itaatten ayrılarak dağa çıkmışlardı. Ilgın-Kadınhanı hattının kuzeyinde bulunan dağlardaki Turgut oğulları Timur’un yanındaki az sayıdaki askerlere saldırdılar ve daha sonra dağlara çekildiler. Buna çok kızan Sahipkıran(Timur)  askerlerini bu dağın eteğine gönderdi. Yakalanan Turgutlular öldürüldü, kadın ve çocukları esir edildi.
 Emir Timur, Türkleri, asırlarca unutamayacakları acılara gark etti. Sonunda Anadolu insanının, gaddar, acımasız adamlar için kullandığı “Temur adam” sözünü miras bırakarak, Anadolu’dan çekilip gitti. En büyük iyiliği bütün Kara Tatarları toplayıp beraber götürmesiyle ıssızlaşan Akşehir ovalarına Türklerin yerleşmesini sağlamıştır.
Kaynaklar:
Nizâmeddin-i Şâmî (1987): Zafernâme, Çev. Necati Lugal, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu-Ankara
Şerefeddin-i Yezdî (Eylül 937): Zafernâme, Çev. H. Fehmi Turgal, Halkevi Dergisi, Sayı: 13-Konya
Şerefüddin Ali Yezdî (2013): Emîr Timur (Zafernâme), Çev. D. Ahsen Batur, Selenge Yayınları-İstanbul
Teşner (Taeschner), Franz (1923): Osmanlı Kay. Göre Anadolu Yol Ağı,
N. Epçeli-B. Kül. Sanat-İstanbul Timur’un Günlüğü (2010): Yay. Haz.: Kutlukhan Şakirov-Adnan Aslan, 3. Baskı, İnsan Yayınları-İstanbul
Mehmed Neşri (1987): Kitâb-ı Cihan-nümâ (Neşrî Tarihi), Haz. F. Reşit Unat-M.Altay Köymen, C.I.II, TTK Yayınları-Ankara


13 Ağustos 2015 Perşembe

TEKKE BOĞAZINA BAKARAK HAVA TAHMİN İNANCI NEREDEN GELİYOR?


19. yüzyılın sonunda  Akşehir’i ziyaret eden Macar Türkolog İgnacz Kunoş[1], Akşehir’den derlediği “Dağların Cini” adlı bir fıkra bugün bile hemen herkesin bildiği bir inancın kökenlerini ortaya koymaktadır.
Günümüzde Akşehir’de  karşılaştığınız herhangi bir kişiye yarın havaların nasıl olacağını sorduğunuzda hemen başını Sultandağları’na çevirip Tekke Boğazı mevkiine bakar ve oradaki görünüşe göre size gelecek günler için bir hava tahmininde bulunabilir. Bu şekilde tahmin etmenin inancı bilinenden çok daha eskiymiş.
1885 Yılında ülkemizi ziyaret edip Anadolu’yu dolaşarak yüzlerce derleme yapan  Macar yazar ve Türkolog İgnacz Kunoş, Die Spâsse adlı eserinin 270-271 sayfalarında Akşehir’den derlediği bu fıkrayı yayınladı. Ayrıca Yunanlı yazar Joachim Valavani’nin Mikrasiatika, Atina 1891 adıyla yayınlanan eserinin 143-144’üncü sayfalarında O Nasreddin Khôtzas isimli makalesinde de bu fıkra görülmüştür. Yine  bu fıkra önemsiz bir İstanbul gazetesinde de yayınlanmıştır.
Öyküye göre Akşehir halkına küsen Nasreddin Hoca bir halıya binerek, bir dağın üstüne, rüzgar ve yağmurlara göğüs gererek  yerleşir ve herkesten uzaklaşır. VALAVANİ, bu masalı bize bölge insanlarından duyarak naklettiğini söylüyor ve bu kişilerin bugünde havaların nasıl olacağını söz konusu dağa bakarak tahmin ettiklerini söylüyor; Onlar için Nasreddin Hoca’nın sığındığı bu dağ gerçek bir barometredir.
Musa peygamber’in İncil’de anlatılan öyküsü ile benzerliği bir tarafa bırakılırsa; bu öykü ile dağların tanrı sayılması fikri daha doğrusu Hind-Avrupa kavimleri ve Mezopotamyalılarca çok iyi tanınan fırtına tanrıçası Hitit ilahesi Arinna arasında bir paralellik kurulabilir. Bu arada Akşehir’in eskiden Hitit devletinin merkezi bölgesinde bulunduğunu da unutmamak gerekir.
M. Sabri Koza göre, Nasreddin Hoca  fıkra  külliyatı  Anadolu ve Yakındoğu’nun eski dini inançlarıyla irtibatlandırılabilecek  bazı öğeler içermektedir.

Kaynak: Koz, Sabri (2005) Nasreddin Hoca Kitabı , İstanbul: Kitabevi yayınları sayfa 184-185



[1] İgnacz Kunoş Kimdir?1862 yılında doğdu Macar yazar ve Türkolog Kunoş, Türk halk bilimi üzerine yaptığı bir dizi çalışma ile tanındı 1885 yılında ülkemizi ziyaret ederek Anadolu'yu dolaştı ve derlemeler yaptı Derlediği yüzlerce atasözü, hikaye, masal, şarkı, türkü, bilmece ve maniyi İki cilt halinde yayınladı Kunoş, Türk halk edebiyatımızın Batı ülkelerine tanıtılmasında öncü oldu 1945 yılında vefat etti
Eserleri:Türk Halk Edebiyatı, Türk Halk şarkıları, Türk Dili, Adakale Masalları adlı eserleri Batı ülkelerinde basıldı Türkçe'ye de kazandırılan bu eserlerden Türk Masalları, İki cilt halinde basıldı