9 Şubat 2014 Pazar

BUGÜN AKŞEHİR’DE YILDIRIM BAYEZİT ÖLDÜ




Ankara Savaşı sonrası Emir Timur’a esir düşen Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid, 9 Mart 1403 tarihinde Akşehir’de vefat etti.
            Bazan Anadolu da, bazen da Rumeli de ismine yaraşır bir şekilde fırtına gibi esip simsek gibi çakarak Osmanlı Devleti nin lehinde olacak şekilde bütün Türk beyliklerini tasfiye eden, Bizans’ı muhasara ve tehdit eyleyen, Doğu Roma tahtının mukadderatını Müslüman Türk menfaatleri adına istediği gibi tasarruf eden, Nigbolu da Haçlı ordularına kesin cevabi veren, bu sürekli zaferlerinden dolayı Abbasî halifesi tarafından "Sultan-i İklim-i Rum" unvanı tevcih edilen Yıldırım Bâyezid, Timur un eline düştükten sonra onunla birlikte Bati Anadolu seferlerinde hazır bulunuyordu. Timur, cengaver ve bir zamanlar fırtına gibi esmiş olan bu esirini gittiği her yere kendisiyle birlikte götürüyordu. On beş gün gibi kısa bir zamanda İzmir’i zapt eden Timur, dönüsünde henüz Osmanlılara bagli bulunan Uluborlu ve Eğridir kalelerini zapt ettirdi. Bâyezid, Eğridir’in zaptı esnasında hastalanmıştı. Bunun üzerine Timur, onu Akşehir’e göndermişti. Tedavisi için de meşhur tabiplerinden Izzeddin Mesud Sirazî ile Celaleddin Arabî yi göndermişti.
            Yıldırım Han’ın tedavisine memur edilen doktorların bütün çabalarına rağmen, cevval, izzet-i nefis sahibi, mağrur ve zaferden zafere koşmaya alışmış bir hükümdar olan Yıldırım, mağlubiyet ve esarete tahammül edemedi.
Zaman zaman Timur la yapılan sohbetlerde Timur un kendisini serbest bırakacağına ve tekrar Osmanlı Devleti nin başına geçeceğine dair söylediği sözlere de inanmayan Yıldırım Bâyezid in, keder ve üzüntüden gelen bu hastalığına çare bulunamadı. Bunun için 14 Saban 805 (9 Mart 14.03) Perşembe günü ruhunu teslim edip intikal-i dâr-i beka eyledi. Öldüğü zaman kırk iki yaşlarında olduğu bildirilen Yildirim in zehir kullanmak suretiyle intihar ettigine dair bilgiler varsa da bunlar gerçeği yansıtmamaktadırlar. Zira çağdaşı ve Yıldırım’ı yakından tanıyan tarihçi Ibn Arabsah ile Osmanlı tarihçilerinden Enver’i, Sükrüllah, Karamanî Mehmet Pasa, Hoca Saadeddin ve Solakzâde gibi kaynaklar ile Timur un tarihçisi Serafeddin Ali Yezdî ve Nizameddin Samî kesin olarak intihardan bahs etmezler. Bunlara göre o, nefes darlığı ve hunnaktan ölmüştür. Solakzâde (Tarih, I, 122) gerçekleri bilmeyen bazi kimselerin tarih yazmaya başladıklarını, cahil oldukları için hakiki sebepleri bilmediklerini söyleyerek bu zehir meselesine söyle temas eder: "Bulduğunu yazan ve tarihi zapt etme yolundan azan bazı ozanlar, tarih yazmaya ölçümlenip pek çok farklı kaviller irad etmişlerdir. Bunlar ne saltanatın şanına layık gönüller beğenen tabirleri bilirler, ne de cülûs tarihleri ve halifelik müddetlerine vâkıftırlar. Padişahların ölümlerinin sebepleri beyanında da nice lâyık olmayan sözler yazıp ser ce cevaz verilmeyen meseleleri o yüce padişahlara isnad edip zehir içti veyahut Timur un hekimleri zehirlediler diye buhtan ve iftira etmişlerdir" der. Gerçekten onun hastalıklarına esaret zilleti ve keder de eklenince kısa bir süre içinde vefat etmistir. Hükümdarligi 14 sene kadar devam etmiştir. Ölümü müteakip cesedi tahnit edilerek Aksehir de Mahmut Hayranî türbesine konulmuştur. Timur, onun vefatı üzerine yanında bulunan ailesine taziyetlerini bildirerek ihsanlarda bulunmuştu. Semerkand a dönerken cesedi oglu Musa Çelebi ye teslim ederek hükümdarlara yaraşır bir merasimle defn edilmesini istemis, Musa Çelebi ye de babasının mülkünde hükümdarlık için kemer, murassa kiliç ve yüz at vermiştir. Yildirim Bâyezid in na sinin Bursa da kendisinin inşa ettirdiği Cami yanına defnini vasiyet ettiğini söylemeleri üzerine Timur, Yıldırım’ın tabutunu ve Musa Çelebi yi Germiyanoglu Yakub Bey e teslim ederek Bursa ya gönderdi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder