22 Mayıs 1766 yılında büyük İstanbul depreminden sonraki yıllarda depreme
hazırlıklı olmak amacıyla padişahlar tarafından şehirleri yönetenlere çeşitli
fermanlar gönderilmiştir. Bunlardan biri de Akşehir Beylerbeyi Abdülcelil-zade
Mehmet Paşa’ya göndermiştir.
Mehmet Paşa’nın bağlı olduğu
ABDÜLCELİLZADE’LER (Celilîler de denir),
XVIII.-XIX. yüzyıllarda, Osmanlı devletinin güneydoğu illerinde yerleşmiş bir
aile. Diyarbakır ve Musul valiliklerinde
bulundular. Ahmed III ve Mahmud II devirleri arasında, vali veya mutasarrıf
olarak birçok vilâyeti idare ettiler. Doğuda İran ile yapılan muharebelerde
büyük fedakârlıkları görüldü. İçlerinden en eskisi, 1727′de beylerbeyi olan
Musul valisi İsmail Paşadır. En meşhurları ise, birçok valiliklerde bulunan
Hacı Hüseyin Paşa ile Gazi Mehmed Emin Paşadır. Ailenin diğer ünlü simaları
şöyle sıralanır: Numan, Mahmud, Sadullah, Ahmed,
Hasan, Abdurrahman, Yahya,
Mahmudpaşazade Abdurrahman, Mehmed Emin
ve Yahya Paşalardır.
Akşehir
Sancağı Mehmed Emin Paşa(Seyyid Ebûlbud) ise 1812 de mîrimîranlıkla
Akşehir sancağı mutasarrıfı olmuştur.1821 de Selanik ve ardında Mora valisi
olmuş ve sırasıyla Teke, Hamid, Selanik, Rumeli ve tekrar Selanik
valiliklerinde bulunuştur.1241 (1825-26) da Diyarbakır valisi olmuştur. Bunun
valiliği zamanında Yeniçerilerin ilgası vuku' bulmuştur. 1242 de(1826-27) Bir
Cuma günü Müftü Hacı Halil Efendi'yi bir kısım eşkıya vali taraftarıdır diyerek
Cami-i Kebir'in Harem Dairesinde katletmişlerdir. 1827-28 tarihlerinde
vezirliği kaldırılmış ve Tokat'ta vefat etmiştir.
Padişah
tarafından içlerinde Akşehir Sancağı da bulunan vilayetlerin yöneticilerine
gönderilen bu ferman Osmanlı’nın depreme bakışı açısından önemlidir. Burada
önce fermanın aslını ve daha sonra
Türkçesini vereceğiz.
İşte Ferman:
Garibe:
Müşarün-ileyh birkaç sene mukaddem Bağdad’a
me’mur olup hin-i vusülünde ma’ârifi cüz’iyyede mâhir bir şahsa mukarin
olup(ulaşmış olup) keyfiyeti müstakbelini (gelecekteki durumu) istihrac niyazında olmağla (bir bilgiden
sonuç çıkarma niyetinde olmakla) âric-i süllem-i vezaret(derecesi çıkıp inen
vezirler) ve ba’dehü nail-i rutbe-i şehadet olacağın(ve daha sonra ulaşacağı
rütbenin şehitlik olacağı) merküm inha(daha önce anılan kişinin resmi görev
yazısı) ve bir zayice tertib edüp(yıldıznameye göre düzenlenen) yedine ita
etmekle zayice-i merkümeyi hırz-ı can(daha önce yıldıznamesi yazılan kişi canı
gibi koruyup saklayan) gibi pinhan ve bazen mahrem-i esrari (Gizli sırlara
vakıf olan çok yakın kimse. Gizli sır söyleyen kimse olarak) geçinen kimselere
ira’et eylediği(gösterdiği) dahi vasıl-ı sâmi’a ikan olup(ululuğa ulaşmış iken)
bu taktirde merkümun(yazılan kişinin bi-hasebit-takrib tertib eylediği
zayiçenin ahkamı zuhur ve
müşarün-ileyhin zahir-i halinden
bahs olunmayup mümin ve muvahhid hakkında hüsn-i zann muamelesi iltizam
olunduğu halde …………………………………………………………………………………………………
Hadisi kudsisi mefhumu üzere
vasıl-ı rütbe-i şehadet olduğu gayr-i
mesturdur. Zelzele-i mezküre Ramazan-ı şerifde vuku bulup hadisi kudside
musarrah olan…………………… kaydı mahal-i ta ta’accübdür.
İstidrad (Tamamlayıcı
Bilgi):Ulema-i şer’ (şeriat alimleri)
zelzelenin vuku’unu zulm ü fusûka (depremin oluşmasını Allaha asi
olanlara zülüm) haml (yüklemek) ve kavillerini
ehadis-i kesire ile te’yid ederler (sözlerini İbn-i Kesir’in hadisleri
ile desteklerler) amma taife-i hükema (hüküm verenler takımı) zelazili (yer
sarsıntılarını) te’sir-i şemsden hâsıl (güneşin etkisiyle oluşan) kesret-i
(çokluğundan)ebbireden ve buhârın tahte’l-arz ictima’ından (buharın yerküre içerisinde
toplanması) neş’et eylediğini (meydana geldiğini) beyân ve bu keyfiyetle vech-i
arz-ı salâbet (yeryüzünün üzerinde bulunan katılık)peydâ edüp (oluşturup) şol
haysiyetle ki arzdan nüfüz-i buharat mümteni (yeraltına sığmayacak kadar olan
buhar) ve şiddet-i hararet(ısının şiddeti) ve adem-i vücûd-i bürûdet
(dışarıdaki kuruluk) ile mâye-i istihaleden(karanlığın şekil değiştirmesinden)
mündefi olacağını (def olacağını) ve bu sûretde buhar su’ud edüp menfez
bulmadığı halde(buhar oluşup çıkabileceği bir kanal bulamazsa) arz misal-i
mahmum mühtezz (sıtmaya yakalanmış gibi titreyen) ve muztarib olup çok kere
zâhir-i arz münşak (dünyanın dışı sallanır) ve mevâdd-ı muhtesibe şukûk-ı
arzdan (denetleyici maddelerin yeryüzünden ayrılacağını) huruc eyleyeceğini kitaplarında
zikr etmiştir(belirtmişlerdir.).
Ulemâ-i Şer’-i şerif bu akvali
ibtal (şeriat alimleri bu görüşü iptal) ve tezyif eyledikleri (aşağıladıkları)
mahalinde mastûrdur(yerinde yazılmıştır).
Müşarün-ileyhin (ismi evvelce
söylenmiş olan) fevti takribi (ölüm sonucu) ile vüzera-yi izam (büyük
vezirlere) tevcihatı olup (yükselme) münhal olan (boşta olan) Erzurum Eyaleti
Trabzon valisi Vezir Elhac Ali Paşa’ya ve Trabzon oğlu Vezir Mikdad Ahmet
Paşa’ya ve İçel sancağı ilhakıyla eyalet-i Karaman Vezir Çerkeş Paşa’ya ve
Adana eyaleti Gonya sancağına ber-vech-i arpalık mutasarrıf olup hâlâ Faş
muhafızı olan Vezir Halil Paşa’ya ve Musul eyaleti Vezir Timur Paşa’ya ve
sabıka(eski) Musul valisi Yazıcı-zade Vezir Mustafa Paşa Sıvas’a doğru geldikde
haline çasban bir mansıb ile cezlan buyurulmak va’d olunup Kayseri sancağı
mirimiran-ı kiramdan Kili muhafızı olan Hamid Hüseyin Paşa’ya ve Akşehir
sancağı Abdülcelil-zade Mehmet Paşa’ya işbu Ramazan-ı şerifin yirmi ikinci günü
tevcih ve ihsan buyuruldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder