Perşembe günleri Akşehir’in pazarı olur. Önceleri köylüler,
pazara öküz ve at arabaları ile daha sonraları traktörle, tak tak’la,
bugünlerde köy minibüsleri ve kendi otomobili ile gidip gelir oldular. Köylü
pazarda satacak sebzesini pazara götürür, bağı bahçesi olmayanlar da Perşembe
günü kurulan Akşehir pazarından ihtiyaçlarını karşılar.
Akşehir’in meşhur Perşembe pazarı, tarihi süreç içerisinde
şehrin büyümesine bağlı olarak dağın eteğinden aşağıya, ovaya doğru yer değiştirmiştir.
Selçuklular zamanında Seyit Mahmut Hayran Türbesi’nin hemen alt kısmında
kurulan Pazar, Osmanlılar zamanında bugünkü kebapçıların önündeki alana
inmişti. Daha sonraları bugün Akşehir’de hal olarak kullanılan kısma Perşembe
günleri pazar kurulmaya başlanmıştı. Burada da yerleşik düzen başlayınca
Pazaryeri, Gülmece Parkı olan Nasrettin Hoca Mezarlığı’nın yanına taşındı ve
uzun yıllar burada Perşembe Pazarları kuruldu.
Akşehir Belediyesi’nin yaptığı çalışmalar sonucu hem alt
yapısı olan hem de bir kısmının üzeri kapatılarak bugünkü Perşembe Pazaryeri
oluşturuldu. Pazarcıların çadırlarını rahatlıkla kurabildiği, tuvaleti ve suyu
olan, gezinme alanları geniş ve pek çok büyük şehirde bulunmayan bir güzellikte
bir Pazaryerine Akşehir sahip oldu. Şair Sami Hamamcı “Akşehir’im Der” isimli
şiirinin bir yerinde:
Benim sevdam,
Köprübaşı'ndan öteye kurulan Pazar
yeri
Akıl almaz güzellikte sergidir
Horoz öter, köpek havlar, buzağı
böğürür
Allı yeşilli basmalar içinde analar
bacılar
Önlerinde el emeği, göz nuru çevre,
peşkir
Toprağı sulamış alın teriyle birlik
...
Sevdam benim Pazar yeri
Nişanlımın kolyesi lüle taşından
Özgürlük, sevgi, barış, çağdaş yaşam
O gün bu gündür haykırır
Köprübaşı'ndan
Bir yanda Hoca Nasrettin gülmez
güldürür
Bir yanda Atatürkçü ruh ölmez,
hürdür
Sultan dağlarının eteğinden bu
insanlar
Tek bir yürek olup,
Ben Akşehir'im,der...”
şeklinde Perşembe
Pazarı’nı anlatır.
Perşembe
günü otomobiller pazara yakın cadde ve sokaklara gelişigüzel park edilir,
sürücü ve yolcular alış-veriş için pazara dağılır. Yirmi adım ötedeki sebze ve
meyve satıcılarının avazları, sıcaktan bacaların gölgesine sığınmış
güvercinlerin uyuklamalarını engelliyemiyordu.
“-
Domatees! Üç kilo bi milyon! .”
“-
Bursa şeftalisii! ..”
“- Kesmece bunlaar! ..”
Akşamüzeri kalabalık, alıp-satma zevkinin
doyumuna ulaşıp, arkasında bir sürü atık bırakıp, Pazaryerini boşaltmaya başlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder