4 Kasım 2014 Salı

AKŞEHİR’E TEK OSMANLI CAMİSİNİ YAPTIRAN: HASAN PAŞA


Günümüzde Akşehir İmaret Camii olarak bilinen Camiyi 1510 yılına kadar etrafında bir medrese ve imaretle birlikte yaparak Akşehir halkına bağışlayan II. Bayezıd dönemi ileri gelenlerinden Abdulhayoğlu Hasan Paşa’dır. Ayrıca bu imaret, cami ve medresenin yaşayabilmesi için bir vakıf kurmuştur.
II. Bayezid dönemine damgasını vuran devlet adamlarından biri olan Hasan Paşa, Mustafa Cavit’e göre Sofyalı’dır. Ancak bu tartışmalıdır. Bilinen Türk kökenli bir aileden geldiğidir. Babası Osmanlı’nın ileri gelen askerlerinden Abdülhay’dır.  Kız kardeşi Gülruh Hatun, II. Bayazid’in eşlerinden biri idi. Gülruh Hatun, 2. Bayezid'in Alemşah adlı oğlu ile Kamer Sultan adlı kızının annesidir. Oğlunun sancak beyliği görev­lerinde dâima yanında bulunmuş, onu müptelâ olduğu içki­den kurtarmak için çırpınmış diye öğreniyoruz. Akhisar'da bir mescit, Aydın Güzelhisar ve Duraklı köyünde birer mescit yaptırmıştır. Gördes, Demirci, Nazilli, Birgi de han, hamam ve kervansaraylar yaptırmıştır. Kabri Bursa’dadır.
Hasan Paşa, sarayda yetiştikten sonra Konya Beylerbeyi olmuştur. (909 H.)1503–1504 tarihinde Anadolu Beylerbeyliğine atanmıştır, (911 H.) 1505–1506 tarihinde ise bir üst makam olan Rumeli Beylerbeyi olmuştur. 1514 (920 H.) tarihinde Çaldıran Savaşında şehit düşmüştür (ERGENÇ, Ö., 1973, S.265).
Konya Beylerbeyi olduğu dönemde Akşehir’e İstanbul camilerine benzer bir cami, medrese ve imaret yaptırmaya karar veren Hasan Paşa, projesini Konya’dan uzaklaşmasına rağmen uygulamaya koymuş ve 1508 yılında yapımına başladığı cami 1510 yılında tamamlayarak Akşehir halkının hizmetine sunmuştur.
  Osmanlı Devleti’nin II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim dönemindeki olaylarda Hasan Paşa sık sık karşımıza çıkar.
1. Yavuz Sultan Selim’in Taht Kavgasında Hasan Paşa: Şehzade Selim, İstanbul'a çok uzak olan Trabzon sancak beyiydi. 1511 yılında Şehzade Selim büyük bir maiyet ile Trabzon'dan gemi ile Kırım'a gitti. Selim Kırım'dan Trabzon'a dönmek yerine Rumeli'ye geçti. 1511 Temmuz'unda Şehzade Selim Vidin'den Edirne'ye geldi. Şehzade Selim Sultan, yirmi altı yıldır babasını görmemişti. Elini öpmek, hayır duasını almak için dergâhı hümayuna gelmek için izin isteyip bu arzusunun lûtfu şahaneye mazhar olmasını canı gönülden dilemişti. Fakat babasının otağından gelen cevap menfî idi. Üstelik yerinde durması bildiriliyordu. Selim Sultan bu haberi aldığında hemen yola koyulmuştu. Yanına on bin kişilik muhtelif as­ker sınıfından bir kuvvet de almıştır. Bu durum yalnız el öp­meğe giden bir Şehzade gidişine benzemiyordu.
Durumu haber almış olan erkânı devlet, Bayezid-i Velî Hazretlerine müracaat ederek «Selim Sultan'ın bu yaptığı is­yandır. Sakın gevşeklik gösterilmesin” deyince Padişah, Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa'yı 1500 Yeniçeri ile Şehzadenin üzerine gönderdi. Hasan Paşa, Şehzade Selim’i uzaklarda sanırken Edirne önlerinde aniden karşılaştılar. Hasan Paşa yola çıkar­ken Padişah Hazretleri mümkün mertebe harp etmeyüz, diye tembihte bulunmuştu. Hasan Paşa'nın maiyetindeki Yeniçeri­ler, Şehzade Selim Sultan'ı görünce onu alkışlayıp tezahürat­ta bulundular. Beyazıt’ın bundan maksadı Selim’i korkutmaktı. Hasan Paşa, Selim’e, babasının hayatta olduğu müddetçe padişahlığı Şehzade Ahmet’e devretmeyeceğini söyleyerek bu defalık olsun baba ile oğul arasındaki bir cenge engel oldu. Bu arada Selim’in Rumeli’deki sancak isteği kabul edildi(Hammer, 1989).
2. Bayezid’in Vefatında Hasan Paşa: II. Bâyezid, saltanatı oğlu Selim'e devrettikten sonra, arzusu üzerine yirmi yük (2 milyon akça) yıllık maaş tayiniyle doğum yeri olan Dimetoka'ya gitmek ister. Bâyezid Han, yaşlı ve rahatsız olmasına rağmen bu yolculuğa çıkmak ister. Yavuz Sultan Selim, Edirnekapı'ya kadar yaya olarak babasına refakat edip onu teşyi eder(uğurlar). Bu arada baba, oğluna devlet idaresi hakkında tecrübelerine dayanarak nasihatlerde bulunduğu gibi, oğlu da onun hayır duasını talep ederek ellerini öper. Babasının arzusu üzerine Edirnekapı’dan geri döner. Yavuz Sultan Selim, babasının hizmetinde bulunmak üzere Rumeli Beyler Beyi Hasan Paşa ile Defterdar Kasım Çelebi'yi ve Tabib Ahî Çelebi denilen Mehmet b. Kemal'i tayin edip gönderir. Bâyezid, daha Dimetoka'ya varamadan yolda vefat eder (26 Mayıs l5l2).
3. Çaldıran Meydan Muharebesi ve Hasan Paşa’nın Şehit Olması: Çaldıran Savaşı, Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han ile İran Şahı İsmail arasında, 23 Ağustos 1514’te, Çaldıran Ovasında yapılan, tarihin en büyük meydan muharebelerinden biridir. Bu muharebeye katılmak üzere Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa ordusuyla, gemilerle Anadolu yakasına geçmek üzere Gelibolu’ya geldiler. Ordu kısa zamanda Gelibolu’dan Çanakkale’ye geçirildi. Yığınak yerlerine hareket et­tirildi. Yenişehir havalisine varıldı. Bu­rada Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa da ordusuyla padişah kuvvet­lerine katıldı. Yavuz Sultan Selim komutasındaki ordu uzun yürüyüşler sonunda Anadolu’yu bir baştan bir başa geçip Çaldıran ovasına geldiler. Şah İsmail’in meydana çıktığı haberi alındı.
İki ordu, 22 Ağustos 1514’te Çaldıran sahrasında karşı karşıya geldi. Çaldıran sırtlarından ovaya inen Osmanlı ordusunun merkezinde, kapıkulu askerleriyle beraber Yavuz Sultan Selim Han vardı. Sağ kola Anadolu Beylerbeyi Hadım Sinan Paşa ve sol kola Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa kumanda edecekti.
Savaş, 23 Ağustos l5l4 ( 2 Receb 920. ) Çarşamba günü güneş doğarken İranlıların taarruzu ile başlandı. Harp, çok şiddetli oluyordu.  Osman­lı ordusu bu taarruza bütün şiddetiyle karşı koyarak püskürtmeyi başardı. Şah İsmail’in komuta ettiği kuvvetler Osmanlıların sol yan kuvvetlerine yaptıkları taarruzda bir başarı sağlayamazken, kudretle direnen Hasan Paşa kuvvetleri çokça zayiat vermiş bulu­nuyordu. Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa bir okla vuruldu saffı harbin dışına çıkarıldığında ruhu teninden ayrılmış şehadet nasip olmuştu.
Hava kararmadan bu savaş bitmiş, İran ordusu yenilmiş ve Şah İsmail mağlûp olarak kaçabilmişti.
Osmanlı devrinin Akşehir’deki tek camisini yapan Hasan Paşa, şehit olup fani dünyadan ayrılırken yaptırdığı bu cami sayesinde ismi Akşehir’de ölümsüzleşiyordu.
Kaynaklar:
1.      Cavit Mustafa (1934) Akşehir kitabeleri ve Tetkikat Muğla: Halkevi matbaası
2.      Tuncer, Mehmet.  Ankara Merkezi Gelişimi  Kültür Bakanlığı Yayınları
4.      Konyalı, İbrahim Hakkı (1945) Akşehir Tarihi-Turistik Kılavuz İstanbul Numune Matbaası
5.      Osmanlı Devleti Tarihi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder