Günümüzde Akşehir İmaret Camii olarak bilinen Camiyi 1510 yılına kadar
etrafında bir medrese ve imaretle birlikte yaparak Akşehir halkına bağışlayan
II. Bayezıd dönemi ileri gelenlerinden Abdulhayoğlu Hasan Paşa’dır. Ayrıca bu
imaret, cami ve medresenin yaşayabilmesi için bir vakıf kurmuştur.
II. Bayezid dönemine damgasını vuran devlet adamlarından biri olan Hasan
Paşa, Mustafa Cavit’e göre Sofyalı’dır. Ancak bu tartışmalıdır. Bilinen Türk
kökenli bir aileden geldiğidir. Babası Osmanlı’nın ileri gelen askerlerinden
Abdülhay’dır. Kız kardeşi Gülruh Hatun,
II. Bayazid’in eşlerinden biri idi. Gülruh Hatun, 2. Bayezid'in Alemşah adlı
oğlu ile Kamer Sultan adlı kızının annesidir. Oğlunun sancak beyliği görevlerinde
dâima yanında bulunmuş, onu müptelâ olduğu içkiden kurtarmak için çırpınmış
diye öğreniyoruz. Akhisar'da bir mescit, Aydın Güzelhisar ve Duraklı köyünde
birer mescit yaptırmıştır. Gördes, Demirci, Nazilli, Birgi de han, hamam ve
kervansaraylar yaptırmıştır. Kabri Bursa’dadır.
Hasan Paşa, sarayda yetiştikten sonra Konya Beylerbeyi olmuştur. (909 H.)1503–1504
tarihinde Anadolu Beylerbeyliğine atanmıştır, (911 H.) 1505–1506 tarihinde ise
bir üst makam olan Rumeli Beylerbeyi olmuştur. 1514 (920 H.) tarihinde Çaldıran
Savaşında şehit düşmüştür (ERGENÇ, Ö., 1973, S.265).
Konya Beylerbeyi olduğu dönemde Akşehir’e İstanbul camilerine benzer bir
cami, medrese ve imaret yaptırmaya karar veren Hasan Paşa, projesini Konya’dan
uzaklaşmasına rağmen uygulamaya koymuş ve 1508 yılında yapımına başladığı cami
1510 yılında tamamlayarak Akşehir halkının hizmetine sunmuştur.
Osmanlı Devleti’nin II. Bayezid ve Yavuz
Sultan Selim dönemindeki olaylarda Hasan Paşa sık sık karşımıza çıkar.
1. Yavuz Sultan Selim’in Taht Kavgasında
Hasan Paşa: Şehzade Selim, İstanbul'a
çok uzak olan Trabzon
sancak beyiydi. 1511 yılında Şehzade Selim büyük bir maiyet ile Trabzon'dan
gemi ile Kırım'a
gitti. Selim Kırım'dan Trabzon'a dönmek yerine Rumeli'ye
geçti. 1511 Temmuz'unda Şehzade Selim
Vidin'den
Edirne'ye
geldi. Şehzade Selim Sultan, yirmi altı yıldır babasını görmemişti. Elini
öpmek, hayır duasını almak için dergâhı hümayuna gelmek için izin isteyip bu
arzusunun lûtfu şahaneye mazhar olmasını canı gönülden dilemişti. Fakat
babasının otağından gelen cevap menfî idi. Üstelik yerinde durması
bildiriliyordu. Selim Sultan bu haberi aldığında hemen yola koyulmuştu. Yanına
on bin kişilik muhtelif asker sınıfından bir kuvvet de almıştır. Bu durum
yalnız el öpmeğe giden bir Şehzade gidişine benzemiyordu.
Durumu haber almış olan erkânı devlet, Bayezid-i Velî Hazretlerine
müracaat ederek «Selim Sultan'ın bu yaptığı isyandır. Sakın gevşeklik
gösterilmesin” deyince Padişah, Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa'yı 1500 Yeniçeri
ile Şehzadenin üzerine gönderdi. Hasan Paşa, Şehzade Selim’i uzaklarda sanırken
Edirne önlerinde aniden karşılaştılar. Hasan Paşa yola çıkarken Padişah
Hazretleri mümkün mertebe harp etmeyüz, diye tembihte bulunmuştu. Hasan
Paşa'nın maiyetindeki Yeniçeriler, Şehzade Selim Sultan'ı görünce onu
alkışlayıp tezahüratta bulundular. Beyazıt’ın bundan maksadı Selim’i
korkutmaktı. Hasan Paşa, Selim’e, babasının hayatta olduğu müddetçe padişahlığı
Şehzade Ahmet’e devretmeyeceğini söyleyerek bu defalık olsun baba ile oğul
arasındaki bir cenge engel oldu. Bu arada Selim’in Rumeli’deki sancak isteği
kabul edildi(Hammer, 1989).
2. Bayezid’in Vefatında Hasan Paşa:
II. Bâyezid, saltanatı oğlu Selim'e devrettikten sonra, arzusu üzerine
yirmi yük (2 milyon akça) yıllık maaş tayiniyle doğum yeri olan Dimetoka'ya
gitmek ister. Bâyezid Han, yaşlı ve rahatsız olmasına rağmen bu yolculuğa çıkmak
ister. Yavuz Sultan Selim, Edirnekapı'ya kadar yaya olarak babasına refakat
edip onu teşyi eder(uğurlar). Bu arada baba, oğluna devlet idaresi hakkında
tecrübelerine dayanarak nasihatlerde bulunduğu gibi, oğlu da onun hayır duasını
talep ederek ellerini öper. Babasının arzusu üzerine Edirnekapı’dan geri döner.
Yavuz Sultan Selim, babasının hizmetinde bulunmak üzere Rumeli Beyler Beyi
Hasan Paşa ile Defterdar Kasım Çelebi'yi ve Tabib Ahî Çelebi denilen Mehmet b.
Kemal'i tayin edip gönderir. Bâyezid, daha Dimetoka'ya varamadan yolda vefat
eder (26 Mayıs l5l2).
3. Çaldıran Meydan Muharebesi ve Hasan
Paşa’nın Şehit Olması: Çaldıran
Savaşı, Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han ile
İran Şahı İsmail arasında, 23 Ağustos 1514’te, Çaldıran Ovasında yapılan,
tarihin en büyük meydan muharebelerinden biridir. Bu muharebeye katılmak üzere Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa
ordusuyla, gemilerle Anadolu yakasına geçmek üzere Gelibolu’ya geldiler. Ordu
kısa zamanda Gelibolu’dan Çanakkale’ye geçirildi. Yığınak yerlerine hareket ettirildi.
Yenişehir havalisine varıldı. Burada Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa da ordusuyla
padişah kuvvetlerine katıldı. Yavuz Sultan Selim komutasındaki ordu uzun
yürüyüşler sonunda Anadolu’yu bir baştan bir başa geçip Çaldıran ovasına
geldiler. Şah İsmail’in meydana çıktığı haberi alındı.
İki
ordu, 22 Ağustos 1514’te Çaldıran sahrasında karşı karşıya geldi. Çaldıran
sırtlarından ovaya inen Osmanlı ordusunun merkezinde, kapıkulu askerleriyle
beraber Yavuz Sultan Selim Han vardı. Sağ kola Anadolu Beylerbeyi Hadım Sinan
Paşa ve sol kola Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa kumanda edecekti.
Savaş, 23 Ağustos l5l4 ( 2 Receb 920. ) Çarşamba günü güneş
doğarken İranlıların taarruzu ile başlandı. Harp, çok şiddetli oluyordu. Osmanlı ordusu bu taarruza bütün şiddetiyle
karşı koyarak püskürtmeyi başardı. Şah İsmail’in komuta ettiği kuvvetler
Osmanlıların sol yan kuvvetlerine yaptıkları taarruzda bir başarı
sağlayamazken, kudretle direnen Hasan Paşa kuvvetleri çokça zayiat vermiş bulunuyordu. Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa bir okla vuruldu saffı harbin
dışına çıkarıldığında ruhu teninden ayrılmış şehadet nasip olmuştu.
Hava kararmadan bu savaş bitmiş,
İran ordusu yenilmiş ve Şah İsmail mağlûp olarak kaçabilmişti.
Osmanlı devrinin Akşehir’deki tek
camisini yapan Hasan Paşa, şehit olup fani dünyadan ayrılırken yaptırdığı bu
cami sayesinde ismi Akşehir’de ölümsüzleşiyordu.
Kaynaklar:
1.
Cavit Mustafa (1934)
Akşehir kitabeleri ve Tetkikat Muğla: Halkevi matbaası
2.
Tuncer, Mehmet. Ankara Merkezi Gelişimi Kültür Bakanlığı Yayınları
4.
Konyalı, İbrahim Hakkı (1945) Akşehir Tarihi-Turistik
Kılavuz İstanbul Numune Matbaası
5.
Osmanlı Devleti Tarihi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder