“Türk milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede
bu büyük millet bayramını,
Daha büyük şereflerle,
saadetlere huzur ve refah içinde
kutlamanı gönülden dilerim.
Ne Mutlu Türküm Diyene..
Ebediyete akıp giden her on senede
bu büyük millet bayramını,
Daha büyük şereflerle,
saadetlere huzur ve refah içinde
kutlamanı gönülden dilerim.
Ne Mutlu Türküm Diyene..
Türkiye’de
Cumhuriyet’in ilanından itibaren geçen on yıl Cumhuriyet tarihimizin en önemli
ve kritik dönemi idi. Bu dönem, Türkiye’de, Atatürk önderliğinde bir yenileşme
ve Türk ulusuna yeni bir kimlik kazandırmak çabasının yoğunlaştığı bir süreç
olmuştur. Öte yandan içerde, savaşın kötü etkileri silinmeye çalışırken, bir
yandan da rejim karşıtı kişilere karşı mücadele verilmiştir. Dışarda ise, kendi
gücüyle varlığını sürdürebilen saygın bir devlet olarak tanınabilmek için büyük
bir çaba gösterilmiştir. Bu çabalar genç Cumhuriyet’in gücünü zorlamış, fakat,
birlik ve beraberlikle kenetlenmiş bir ulusun başaramayacağı bir şey olmadığını
göstermiştir. Bu başarıda en önemli etkenlerden biri ise, ulu önder Atatürk’ün
Türk ulusuna duyduğu sonsuz güven ve yılmadan sürdürdüğü inkılap
hareketleridir.
Gerçekten,
1923’de devralınan, uzun süren savaşlar nedeniyle harap olmuş, kaynakları
kurtulmuş, nüfusu azalmış yokluklar içindeki Türkiye ile 1933’de hukuk ve
eğitim sistemini, teknolojisini, sanayisini, tarımını ve ticaretini değiştiren
ve geliştiren Türkiye arasında büyük fark vardı. Cumhuriyet’in ilanı ile
başlayan ve birbiri arkasından getirilen yeniliklerin Türk devlet ve toplum
düzeninde on yıl sonunda bu önemli değişikliği yaratması, uygulayıcıların
kararlılığının yanısıra, Türk toplumu tarafından benimsenip sahip çıkmasıyla
mümkün olabilmiştir. Bu gelişmeler Cumhuriyet ve inkılaplarla getirilen yeni
düzenin sürekli olacağı düşüncesine kuvvet kazandırmıştır.
Buna rağmen
Atatürk’e göre bu yapılanlar asla yeterli değildi. Onuncu Yıl Nutku’nda
“Yurdumuzu dünyanın en mamur ve medeni milletler seviyesine çıkaracağı”
sözleriyle Türk inkılabının çağdaşlaşmaya yönelik hedefini gösteriyordu. Onuncu
Yıl Marşı’nda da nüfusun On yılda on beş milyona varması ve ülkenin dört bir
yanının demir ağlarla örülmesi övünerek anlatılıyordu.
Yoğun çabalarla geçen ve bir varoluş mücadelesinin verildiği bu kritik dönemin sonunda “Cumhuriyet’in Onuncu Yılı” görülmemiş güzellikte ve coşkulu kutlanması ona çok farklı ve özel bir anlam kazandırmıştı.
Yoğun çabalarla geçen ve bir varoluş mücadelesinin verildiği bu kritik dönemin sonunda “Cumhuriyet’in Onuncu Yılı” görülmemiş güzellikte ve coşkulu kutlanması ona çok farklı ve özel bir anlam kazandırmıştı.
Onuncu yıl
kutlamalarının ülke genelinde, köylere, varıncaya kadar kutlanması
hedeflenmişti. Onuncu Yıl kutlama programlarının hazırlanması için İl ve ilçelerde “Komite” ve “Heyetler” oluşturularak
çalışmalar sürdürülmüştü. Kutlamalar için bütçeden belirli bir para ayrıldı.
Bütün ilçelerde olduğu gibi Akşehir’de de kutlama komitesi oluşturuldu.
Kutlamaların en güzel olabilmesi için halkın katılımının sağlanması ve coşkunun
artırılması için çalışmalar yapıldı. Bu amaçla
Cumhuriyet’in Onuncu yılında sergilerle, konferanslarla halk kürsüleri
ve afişlerle halkın Cumhuriyet’in değerlerini ve İnkılabın getirdiklerini
anlaması hedefi ağırlık kazanmıştı.
Diğer bayramlardan farklı olması için
bu bayramın üç gün ve üç gece boyunca tören ve şenliklerle kutlanmasıdır. Üç gün
boyunca tiyatro gösterileri ve konferanslar düzenlendi. Özellikle köylü
vatandaşların katılması teşvik edildi. Akşehir’e yakın köylerdekilerin
yürüyerek veya atlarla şehir merkezine gelerek bizzat etkinliklere katılması
sağlandı. Gelen köylüler şehirde misafir edilip ağırlandılar.
Akşehir’de
üç gün süren Cumhuriyet Bayramı kutlamaları boyunca evlerin, sokakların,
binaların, caddelerin ve meydanların bayraklarla, afişlerle ve taklarla
süslenmesi ve geceleri evler ile binaların ampullerle veya fenerlerle aydınlatılması
sağlandı.
Bu
bayramda yurdun her yanında olduğu gibi
Akşehir’de de bayram törenlerinin
yapıldığı meydana “Cumhuriyet Meydanı” adını verildi.. Ayrıca, “Toprak Alma
Töreni” adı altında yapılan anlamlı bir törenle de meydandan alınan toprakların
birlik ve beraberliklerin bir sembolü olarak Ankara’ya gönderildi.
Akşehir’de
ordu, jandarma, memurlar, öğrenciler ve halkın katıldığı geçit resmi yapıldı,
kutlama İstiklal Marşı ile başlandı ve yine İstiklal Marşı bitirildi. ,
merasimin yapıldığı Akşehir’e bağlı nahiye ve köylerden gelen iyi giyinmiş
millî kıyafetli atlı ve yaya halk
törenlere katıldı. Geçit töreninden sonra gündüz ve gece millî kıyafetli
kişilerle halk kütleleri şehrin ana cadde ve sokaklarında alaylar ve fener
alayları düzenlediler. Her yerde belediye, özel idare ve okulların bando
mızıkaları bu törenlere iştirak etti. Akşehir’in büyük cadde ve sokaklarına
Cumhuriyetin on yılında gerçekleştirilen işlerle inkılâp eserlerini kolaylıkla
gösterip anlatacak şekilde renkli grafikli levhalar ve resimler kondu, inkılap
fikirlerini ifade eden büyük yazılı (kırmızı üzerine beyaz) iri harflerle
yazılmış levhalar asıldı. Asılan afişlerde “Dünü unutma, bugünü iyi
anlarsın, Milletini sev ve sevdir, Ne mutlu Türküm Diyene, Tembel adam iyi
vatandaş değildir, Cumhuriyet milletin devlet oluşudur, Halk içinde halkla
beraber halk için, Türk övün çalış güven” gibi vecizeler vardı.
Akşehir
Cumhuriyet Meydanına Bayramın başladığı andan sonuna kadar bu konu üzerinde
bütün vatandaşlara gece gündüz söz söyleme imkanı vermek üzere bir kürsü konuldu.
Meydanda
şiirler, konferanslar, halk destanları, temsiller, konserler, halk türküleri
söylendi. Katılımcıların bu günleri tam bir bayram havasında geçirmesi sağlandı.
Bir öğrencinin okuduğu:
“Türküm Ne Mutlu Bana
Ne
mutlu bana ki Türk yaratıldım
Gönlümün
en yüksek gururudur bu
Ne
esir edildim, ne de satıldım;
Türk
benliği Türklük şuurudur bu.
Bu
gurur, bu şuur dünyalar değer
Değişmem
cihana verseler eğer”
Şiiri katılımcılardan büyük alkış
aldı.
Akşehir’in köylerinde Cumhuriyet’in
ilan edildiği saat olan 20.30’da bütün köylüler meydanda yakılan ateş etrafında toplandılar, meşaleler yakıldı
ve köy mualliminin Cumhuriyet’in faydalarını anlatan sözleri dinlendikten sonra
davul, zurna eşliğinde millî türküler ve oyunlarla eğlenildi.
Bayramın ikinci ve üçüncü geceleri
pehlivan güreşleri, cirit oyunları, şiir ve destanların okunması, millî
mücadeleye ilişkin yaşanmış hikayelerin anlatılması köy meydanlarında yapıldı.
Bayram süresince her vatandaşın
giysisinin sol yakasına gelecek şekilde Türk bayrağı takması kararlaştırılmış
ve uygulanmıştı.
Akşehir’deki 1933
Cumhuriyet Bayramı kutlamaları hafızalarda yer aldı ve unutulmaması içinde Müze
önüne bir taş konulmuştu. Gazeteci Yavuz Donat,
08.11.2003 tarihli Sabah gazetesi’nde Akşehir’deki
Cumhuriyet Bayramı’nın 10 Yıl Kutlaması’nda konulan bu taşla ilgili yazısında:
“29 Birinci Teşrin
1933
Nüfus arttı, kentler büyüdü. Eski meydanlar, yol oldu, bina oldu.
Nüfus arttı, kentler büyüdü. Eski meydanlar, yol oldu, bina oldu.
Akşehir'de "meydanımsı
bir yeşillik" gördük. Büyüyen kentin ortasında "ufacık" bir
alan.
Ortasında "yetmiş yıllık" bir taş.
Üzerinde şunlar yazılı
"Akşehir onuncu Cumhuriyet Bayramını candan coşkunlukla bu meydanda kutladı. 29 Birinci Teşrin 1933."
70 yıl geçti aradan. 70 yılda iktidarlar değişti, belediyeler değişti, imar planları değişti. Ama Akşehirli "gözünü korur gibi" bu taşı, burada korumuş. Çarşı esnafına "meydana... Taşa iyi sahip çıkmışsınız" dedik.
İçlerinden biri sesini yükseltti
- Siz Ankara'dakiler için Anıt Kabir neyse, biz Akşehirliler için de bu taş öyledir... Nasrettin Hoca'nın türbesine nasıl kimse zarar veremezse, bu taşımızı da kimse yerinden oynatamaz.”
Onuncu Yıl Kutlamaların en önemli yönü Cumhuriyet’in kendini
tanıtabilmek fırsatını iyi değerlendirebilmiş olmasıdır. Bayramın ilk gününden
itibaren Türk halkı Cumhuriyet Bayramı’nı gerek katılımcı gerek izleyici olarak
içten gelen bir sevinç ve gururla kutlarken Cumhuriyet’e olan inancını ve
güvenini göstermiştir.Ortasında "yetmiş yıllık" bir taş.
Üzerinde şunlar yazılı
"Akşehir onuncu Cumhuriyet Bayramını candan coşkunlukla bu meydanda kutladı. 29 Birinci Teşrin 1933."
70 yıl geçti aradan. 70 yılda iktidarlar değişti, belediyeler değişti, imar planları değişti. Ama Akşehirli "gözünü korur gibi" bu taşı, burada korumuş. Çarşı esnafına "meydana... Taşa iyi sahip çıkmışsınız" dedik.
İçlerinden biri sesini yükseltti
- Siz Ankara'dakiler için Anıt Kabir neyse, biz Akşehirliler için de bu taş öyledir... Nasrettin Hoca'nın türbesine nasıl kimse zarar veremezse, bu taşımızı da kimse yerinden oynatamaz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder