Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Balkanlardan göç edenler -dede-baba
yurdu dedikleri Konya’ya ve ilçelerine gelip yerleşmişlerdi. Bu geliş sırasında oradaki gelenek ve göreneklerini
Anadolu’ya taşımışlardı. Hatta pazarlarını bile.
93 Harbi olarak bilinen 1877–78 yıllarındaki Osmanlı- Rus harbinde
Osmanlılar yenilmesi, Balkanlar’da ve Kırım’da yaşayan Türkleri derinden
etkilemiş. Onların vatanlarını terk edip göçe başlamasına neden olmuştur. Bu
göçleri diğer bazı savaşlar hızlandırmıştır. Örneğin 1912’deki Balkan Savaşları
sadece Türklerin değil bir kısım Rumlarında Anadolu’ya göç etmesine neden
olmuştu. Ancak en büyük göç 1923 yılında yapılan mübadelede olmuştur.
Bu mübadele sonucu göçmenlerin büyük bir bölümü Konya’ya gelmiş ve buraya
yerleşmiştir. Bu göçten Akşehir’de nasibini almış, şehrin içerisine ve bazı
köylerine bu göçmenler yerleştirilmiştir.
Genel olarak mavi gözlü ve sarışın olan bu insanlar yerliler tarafından
muhacir olarak isimlendirildi. Muhacirler geldikleri yerlerden gelenek ve
göreneklerinin yanı sıra bazı kültürleri de Anadolu’ya taşımışlardı. Bu
kültürlerin en başında giyim ve yemek kültürü gelmekteydi. Kendi giysilerini
alabilmek ve yapacakları yemekleri için malzeme teminini sağlayabilmek amacıyla
“Muhacir Pazarı” olarak isimlendirilen pazarları kurmaya başlamışlardır.
En büyük Muhacir Pazarı, Konya’nın Şekerfuruş Mahallesinde kuruluyordu.
Bunu kuran genellikle Selanikli muhacirlerdi. Pazar sonradan Zindankale’ye daha
sonra da Söylemez Türbesi’nin batısında bugünkü yerine kaldırılmıştır.
Akşehir’e yerleşen Balkan ve diğer göçmenler Akşehir’de de Semt pazarı
kurmaya başlamışlardı. Öncelikle Akşehir’de Muhacir Pazarı, Pazar günleri
kurulmaya başlanmıştı. Oysa Akşehir’in semt pazarı günü Perşembe günü idi.
Pazar günü ilk olarak bazı sokak aralarına küçük çapta kurulan bu pazarlar
zamanla büyüdü. Burada satılan malzemeler herkes tarafından kullanılmaya
başlanınca muhacir pazarı olmaktan çıktı ve genel bir semt pazarı oldu ve
zamanla çalışanların daha rahat alışveriş yapabilmeleri için Akşehir’de Pazar
günleri kurulan bu pazarlar çeşitli semtlerde birden fazla kurulmaya başladı.
Muhacir pazarları, halkı yeni yiyeceklerle tanıştırdı ve bu yiyeceklerin
daha fazla kullanmasını sağladı. Örneğin Bamya Akşehir’de muhacir pazarlarında
boy gösterdi ve halkın onu tanımasını ve yemeğini öğrenmesini sağladı. Yine
zeytin ve zeytinyağı daha çoğunlukla Muhacir Pazarları’ndaki tezgâhlarda yer
aldı. Muhacirlerin kendilerine özgü ekmeği ve tatlıları vardı. Bunları
yapabilmek için malzemelerini pazardan karşılıyorlardı. Balkanlardan gelen göçmenler, bu ürünlerin kullanılmasının
artmasını ve diğer pazarlarda da yer almasını sağlamıştır.
Göçmenler, Anadolu’ya geldiğinde yöresel giysilerini giymeye devam
ettiler. Genellikle çok renkli ve parlak tonlardaki bu giysilerinin kumaşlarını
Muhacir Pazarları’ndan karşılıyorlardı. Bu elbiseleri dikenler her yöreye özgü
nakışları giysilere işliyorlardı.
Muhacirler zaman içerisinde topluma adapte olunca muhacir pazarları da
anlamını yitirdi ve sıradan pazar haline geldi. Zamanla bu pazarlardaki
satıcılar ve alıcılar değişti. Sadece ismi kaldı yadigâr.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder