Anadolu’da pek çok şehrin kenarında Hıdırlık denilen yeşil alanlar
vardır. Bu şehirlerden biri de Akşehir’dir.
Hıdırlık, Akşehir’in batı güneyinde Sultandağı’na hakim meyilli bir
yerdir. Bütün şehri, ovayı ufuklara kadar ayaklar altına alan ve gönül açan bir
manzarası olan mesireliktir.
Halk arasında Hıdır veya Hızır
şeklinde söylenir. Hıdır ismi Arapça El Hadır’dan gelmektedir. Manası da
“Yeşil” demektir. Henri Corbin, Hızır’ın
yeşillik ve bitki kavramlarıyla olduğu kadar, hatta daha fazla sularla ilgili
olduğunu savunur.
Hızır’ın su ile olan bağlantısı özellikle yağmur dualarında görülür.
Şehirlerin yanı başındaki HIDIRLIK olarak anılan yerler yağmur duası
mekânlarıdır.
Hızır’ın insan, melek ya da peygamber olması da tartışma konusu
yapılmıştır. Bazı tasavvuf çevreleri ise onun bir veli olduğunu iddia ederler.
İlahiyat çevreleri ise onun bir peygamber olduğunu söylerler.
Kitab-ı Mukaddesteki ve Talmud’daki
İLYA’nın Hızır ile aynı kişi
olarak anıldığını İslam alimleri kabul etmek zorunda kalınca, isim
benzerliğinden istifadeyle İLYAS peygamberi, Hızır’ın kişiliği ile
birleştirmişlerdir. Hâlbuki Kuran-ı Kerim’de anlatılan İlyas peygamberin Hızır
ile hiçbir benzerliği bulunmamaktadır. Hıristiyanlar İLYA ile Hızır’ı kastettikleri
için yan yana yaşayan bu insanlar, aynı kişiyi Hıdır ve İlya dedikleri için
bunu Hızır İlyas olarak söylenmektedir.
Akşehir Hıdırlık’ta ömrü asırlarla ölçülen büyük bir çınarın gölgelediği
Hıdırlık mescidi bulunmaktadır. Mihrabının iki tarafında İslam öncesi devre ait
bir eserden alınmış iki kıymetli taş ile süslenmiştir.
Fatih Sultan Mehmet Akşehir’e geldiği zaman Hıdırlık vardı. Burası Selçuklulardan kalma bir tarihi yadigardır.
1476 yılında Fatih adına yapılan genel tahrir defterinde:
“Vakfı Hızır İlyaslık der Akşehir
der tasarrufu fakih be-mektubu merhum Çelebi.” Burada bir zaviyenin
bulunduğunu ve zaviye gelirleri de şöyle sıralanmıştı:
“Zaviyenin önünde tarla ve bağ,
Kanlıcı pınarı civarında tarla, Eğrigöz ve Yenice köylerinde bağ”
İkinci Beyazid’in defterinde zaviye yine yer almaktadır. O vakit İskender
zade Musa tasarruf ediyordu. Daha
sonraki kayıtlarda Hıdırlık zaviyesi yer almamaktadır. Burada zaviyenin yanı
sıra bir de kervansaray’da vardı. Buraya gelen misafirler Akşehir manzarası
eşliğinde yemek yerlerdi. Burada vakfın yemeklerini pişirmek üzere büyük bakır
kaplar bulunmaktaydı.
1900 yılında Akşehir Kaymakamı Salim Bey, gördüğü bir rüya üzerine
mescidin içine bir sanduka yaptırmıştı. Ancak burası bir türbe değil mescitti.
Sonra bu sahte sanduka yıkılmış binaya eski hali verilmiştir.
1940’lı yıllarda o zamanın Akşehir Belediye Başkanı olan Mustafa Şarlak,
Hıdırlığı park haline getirmiştir. Yıkık olan mescit kubbesini yaptırmıştır.
Burada büyük çınarın dışında ağaç yokken mescit çevresi ağaçlandırıldı ve
çeşitli süs havuzları yapıldı. Ayrıca buraya rahat ulaşım için çeşitli yollar
yapıldı.
Daha sonraki tarihlerde Hıdırlık pek çok bakım ve onarımdan geçilerek
bugüne gelmiştir.
Türk Dil Kurumuna göre Hıdırlığın bir anlamı da mezarlıktır. Nitekim
Hıdırlıkta yapılan yol çalışması sırasında pek çok mezar açığa çıktı ve hala bu
mezarların kemikleri ve mezarlık çukurları rahatlıkla görülebilmektedir.
Dedelerimizden bize miras kalan bu güzel yerlerin bize bir emanet
olduğunu unutmadan çocuklarımıza saklamalıyız.
Teşekkür ederim işime yaradı
YanıtlaSil