Girit'in
tamamıyla Osmanlı hâkimiyetine alınması için 1645'ten 1669'a kadar tam 24 yıl
boyunca savaşılmıştı. Osmanlı tarihinde bir yer için böyle uzun süren bir
kuşatma görülmemişti. Yüz binlerce şehit verip topraklarımıza kattığımız
Girit'i, inanılması güç şekilde, masa başı oyunlarıyla kaybettik.
Yunanistan,
Girit Adası'nı ele geçirmek için kurulduğu 1830'dan itibaren büyük bir çaba
içine girmişti. Bunun için yıllar boyunca Ada'da yaşayan Rumları kışkırtma
yolunu seçmişti. Girit, 1866'da ilk defa geniş ölçüde bir ayaklanmaya sahne
oldu.
Rumların
silahlı baskınları üzerine Türk halkı köylerden kaçmış, kasabalara sığınmış,
geride bıraktıkları evleri de yakılmış ve bütün malları yağma edilmişti.
1905'te
Girit'i Yunanistan'a katmak için adada silahlı mücadele başlatan Venizelos ile
taraftarları 24 Mart'ta ada içinde bir "Milli Meclis" toplamışlar ve
adanın Yunanistan'a ilhak kararını ilan etmişti. Hanya'daki meclis de, 20
Nisan'da toplanmış ve Yunanistan'a katılma kararı alınmıştı. Meclis salonu
Yunan bayrakları ile donatılmış ve şehirde resmi dairelerden de Girit bayrağı
indirilmiş ve yerine Yunan bayrakları çekilmişti.
Büyük devletler,
mevcut şartlar altında ilhakı tanımayacaklarını bildirmişler, Venizeloscu
asilerden silahlarını terk etmelerini istemişler ancak red cevabı almışlardı.
Silâhlı Rumlar, Mayıs'tan itibaren Türk köylerini basmaya, Müslümanları katletmeye
başlamışlar, az sayıda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Rus birlikleri durumu
sadece seyretmekle yetinmişlerdi. Venizeloscuların milletlerarası kuvvete de
ateş etmeleri üzerine bu kuvvetler takviye edilmiş, adaya yeniden donanma
gönderilmişti. Kasım ayında silahlı asiler silahlarını teslim etmek zorunda
kalmış, Yunanistan'a göç etmek iznini alarak, Yunanistan'a gitmişlerdi.
Baskı altında
kalan pek çok Giritli Türk, Anadolu’ya göç etmiş ve Anadolu’daki birçok ile
olduğu gibi Konya’ya ve çevresine bu muhacirler yerleştirilmişti.
5 Ekim 1908'de
Girit Meclisi, adanın Yunanistan'a bağlandığını ilan etti. Osmanlı Devleti bu
ilhâka karşı çıktığı gibi büyük devletler de Bosna-Hersek ve Bulgaristan
bunalımlarının sürmekte olduğu sırada yeni bir meselenin daha çıkmasını
istemediklerinden bu oldu-bittiyi tanımadılar. Bununla beraber İngiltere,
Fransa, Rusya ve İtalya, Girit adasında bulunan askerlerini geri çekmeye karar
verdiler. Osmanlı Devleti ise 30 Mart ve 27 Haziran 1909'da İngiltere, Fransa,
Rusya ve İtalya'ya başvurarak, askerlerinin tahliyesini geri bırakmalarını
istedi. Bu istek kabul edilmedi.
Girit'in tahliyesi demek, Yunanistan'a bırakılması demekti. Bu tahliye nihayet 27 Temmuz 1909 Salı günü tamamlanmış ve sadece Suda limanında hâtıra kabilinden bir Türk bayrağı ile muhafız olarak birkaç büyük savaş gemisi bırakılmıştır.
Devletler askerlerini tamamen çektikleri gün Hanya kalesine Yunan bayrağı çekildi. Osmanlı Devleti'nde Girit'teki gelişmelere karşı büyük bir tepki doğmuş ve mesele bir Osmanlı-Yunan anlaşmazlığı halini almıştı.
Girit'in tahliyesi demek, Yunanistan'a bırakılması demekti. Bu tahliye nihayet 27 Temmuz 1909 Salı günü tamamlanmış ve sadece Suda limanında hâtıra kabilinden bir Türk bayrağı ile muhafız olarak birkaç büyük savaş gemisi bırakılmıştır.
Devletler askerlerini tamamen çektikleri gün Hanya kalesine Yunan bayrağı çekildi. Osmanlı Devleti'nde Girit'teki gelişmelere karşı büyük bir tepki doğmuş ve mesele bir Osmanlı-Yunan anlaşmazlığı halini almıştı.
Konya’da bir hayır cemiyeti olarak kurulan
“Donanma-i Osmani Muavenet Cemiyeti” Girit meselesi ile yakından ilgilenmişti.
Osmanlı Donanma Cemiyeti olarak da bilinen bu cemiyet Girit hadisesi ile ilgili
halkı aydınlatan beyannameler neşrettiği gibi yardım yapmaya da teşvik
etmiştir. Yine Cemiyet, “Girit Meclisi Milliyesi Cemiyeti” ile işbirliği
yaparak Konya’da, Yunanlıların Girit’de
Müslüman halka yaptıkları zulmü protesto etmek için Hürriyet alanında büyük
bir miting tertiplemiştir. Mitinge Konya’nın aydını, eşrafı kısacası bütün
Konyalılar katılmıştır. Halk miting
esnasında “Artık yeter daha ziyade sabır etmeyeceğiz, ya Girit ya ölüm” diye
bağırmışlardır. Akşehirlilerde bu mitingde yerlerini almış ve mitingde
müderrislerden Akşehirli Hamdi Efendi ateşli bir nutuk irat etmiştir. Mitingden sonra halk postane binasına giderek
“Gönüllü olarak Girit’e gitmek istiyoruz” diye telgraf çekmiştir. Cemiyetin bu
çalışmaları Konya halkı üzerinde etkisini kısa zamanda göstermiş ve halk
1.331.510 kuruş yardım yapmıştır.
Girit meselesi
yüzünden gelişen olayların büyük devletlerin baskısıyla daha fazla büyümesi
önlendi. Osmanlı Devleti, 3 Kasım 1909'da büyük devletlere bir defa daha
başvurarak, Girit meselesinin kesin olarak çözümlenmesini istedi, fakat bu
konuda zamanın daha gelmediği cevabını aldı. Bundan sonra Girit, 1912 yılına
kadar, hukuk yönünden Osmanlı Devleti'ne bağlı kalmaya devam etti.
Balkan
Savaşı’nda Osmanlı Devleti yenik düşünce Girit Adası, 30 Mayıs 1913'teki Londra
ve 10 Ağustos 1913'teki Bükreş Antlaşmaları'yla kesin olarak Osmanlı
Devleti'nden ayrılıp Yunanistan'a bağlanmıştı.
Kaynaklar:
1.sabah.com.tr/Ramazan/EskiRamazanlar/2009/09/06/girit_icin_savastigimiz_yunanlilari_bozguna_ugrattik_ama_adayi_uc_ay_icinde_masa_basinda_elimizden_aldilar
2.
Avanas, Ahmet, Milli mücadelede Konya, Ankara:
Atatürk Araştırma Merkezi
3. www.msxlabs.org/forum/satirlarla-turkiye/3568-giriti-nasil-kaybettik.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder