Anadolu kadınları ve onların
kağnıları, Kurtuluş Savaşımızda destan ve tarih yazmıştır.
...İleride Milli Eğitim Bakanı olan M.
Necati Bey, Anadolu kadınları ve onların kağnılarını şöyle anlatıyor:
"Uzun
yollarda kesintisiz süren bir akışla savaş alanlarına inen mübarek kağnı
kafilelerine her zaman rast gelirdim. Görüntü hiç değişmezdi: Zayıf öküzlerin
çektikleri cephane yüklü arabalar ve bunların başlarında yanık yüzlü, çıplak
ayaklı kadınlar, ihtiyarlar hatta çocuklar. Çok defa yolun kenarına çekilir,
onların geçişini gözlerim yaşararak seyreder, kağnıların gıcırtılarını ilahi
bir musiki gibi dinlerdim.
Karlı bir gün Çerkeş önlerinde kağnılarla cephane taşıyan bir kadın kafilesine rast gelmiştik. Kafileye yaklaştık ve selamlaştık. Biz soğuktan yamçılar altında bile titrerken, tek yorganını arabaya örten bir ninenin çıplak ayaklarla karları çiğnediğini görünce içimde bir merhamet sızladı. Yorganını, arkasına sardığı peştamalın içinde ara sıra hıçkıran bir çocuğun üzerine değil de, niçin arabanın üzerine serdiğini sormak gereğini duydum.
Karlı bir gün Çerkeş önlerinde kağnılarla cephane taşıyan bir kadın kafilesine rast gelmiştik. Kafileye yaklaştık ve selamlaştık. Biz soğuktan yamçılar altında bile titrerken, tek yorganını arabaya örten bir ninenin çıplak ayaklarla karları çiğnediğini görünce içimde bir merhamet sızladı. Yorganını, arkasına sardığı peştamalın içinde ara sıra hıçkıran bir çocuğun üzerine değil de, niçin arabanın üzerine serdiğini sormak gereğini duydum.
Sorumu
garip bir tarzda karşıladı. Anlaşılan bu durumu konuşmaya değer bulmuyordu.
Cevap beklediğimi anlayınca, kutsal bir
şeye yaklaşır gibi kağnıya yaklaştı, yorganı aralayarak altındaki mermileri
gösterdi:
‘Kar serpeliyor oğlum, millet malıdır, yazık, nem
kapmasın.’
Uçlarından
çekerek yorganı mermilere sıkı sıkıya sardı. Az önceki merhametimden
utandım."
İstiklal savaşı çeşitli
cephelerde devam ederken, Ankara’ya ulaştırılan cephanelerin sevkiyatı hızla
yapılmakta ve savaşın kaderi lehimize değişmektedir. İstiklal yolunda cephane
taşımak için çamurla, batakla, yağmurla, sıcakla, açlıkla, yoklukla mücadele
veren kahraman kadınların, eşleri, babaları, oğulları da cephede düşmanla göğüs
göğüse mücadele vermektedir.
Mücadelenin başarıya
ulaşması için kağnılar ağır yükleriyle bir katar oluşturarak ilerlemektedirler.
Şairin dili ile bu kağnı yolculuğu:
“Öküzler ve mandalar
İnisiyatifi ele almışlar
Kağnıların göblerini hoplatarak
Kendi kendilerini hizaya soktular
Daha işin başında anlaşılmıştı
Yolculuk çetin geçeceğe benziyordu
Dedeler kağnıların önünde yola koyulmuştu
Siyatiklerini romatizmalarını unutmuştu
Çoğu kadınlar sürüyordu kağnıları
Kimisi hamileydi zoru karnındaydı
Kimisinin aklı evde kalmış
Kimisinin de sırtında
Uykuya varmıştı çocukları..
Komut alınca duraksamadan
Tek sıra ve birer metre arayla
Yola düşmüş nefer gibiydiler.”
İnisiyatifi ele almışlar
Kağnıların göblerini hoplatarak
Kendi kendilerini hizaya soktular
Daha işin başında anlaşılmıştı
Yolculuk çetin geçeceğe benziyordu
Dedeler kağnıların önünde yola koyulmuştu
Siyatiklerini romatizmalarını unutmuştu
Çoğu kadınlar sürüyordu kağnıları
Kimisi hamileydi zoru karnındaydı
Kimisinin aklı evde kalmış
Kimisinin de sırtında
Uykuya varmıştı çocukları..
Komut alınca duraksamadan
Tek sıra ve birer metre arayla
Yola düşmüş nefer gibiydiler.”
Artık her nefer Büyük
Taarruz’da vatan’dan düşmanı atma savaşına başlamıştı. Ancak kağnıların görevi
henüz sona ermemişti. 31 Ağustos 1922 günü alevler içinde yanan Kütahya'nın
Altıntaş İlçesine bağlı Zafertepeçalköy’de Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk,
İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak Paşa kırık bir kağnı arabasının üzerinde durum
değerlendirmesi yapmışlardı.
Ne mutlu düşmanları
yenerek Türk milletinin vatan sahibi olmasını sağlayan insanlara. Kumandan ve
askerlere..Ve de Akşehir’de kağnı arabalarında gece gündüz çalışarak silah ve
cephane üreten taşıyan kadınlarımıza…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder