28 Mart 2014 Cuma

Akşehir'in Spor Tarihinden: 1928’TE KONYASPOR’U YENEN AKŞEHİR İDMAN YURDU


1923 yılında Konya’da Matbuat Spor Yurdu namıyla kurulup daha sonra adı Sanatkârlar Gücü olan bu kulübün; renginin sarı kırmızı, adının da Sanatkârlar Gücü olması Sanatkâr Okulu gibi algılanmasına ve tanınmasına yol açmıştır. Bunun üzerine kulüp yönetimi toplanarak bu meseleyi görüşmüş, kulübün adının Konya Spor, renginin zemin lâciverd, yaka ve kol kenarları sarı olmasını münasip görmüştü.
            Konya Spor’un kurulmasının hemen öncesinde Sanatkârlar Gücü, Akşehir’de bir maç yapmayı karar verir. İşte biz de bu yazımızda Akşehir’deki maçla ilgili bilgiler vereceğiz:
            Sanatkârlar Gücü Spor Kulübü gençleri Beyşehir ve havalisine kadar bir seyahat yapmak isterler. Fakat bu kararlarından çabuk vazgeçmişlerdir. Çünkü Beyşehir’e kadar yapılacak bir seyahatten bir fayda görmeyeceklerdir. Zira Beyşehir’de bir spor kulübü yoktur. Bunun üzerine Akşehir İdman Yurdu’na kendileriyle maç yapabileceklerini bildirirler. Yalnız birtakım şartları vardır. Akşehir İdman Yurdu’nu seçmelerinin temelinde, “ iki üç yıldır sönük bir halde bulunan bu kulübün, son birkaç ay zarfında canlanmış, ehil ellerde gelişmeye” başlamış olmasıdır.
             Sanatkârlar Gücü İdare Heyeti Başkanlığı’ndan Akşehir İdman Yurdu idare heyetine bir yazıyla başvurulur. Şayet başvuruları kabul edilirse, orada Akşehir İdman Yurdu’nun birinci takımıyla maç yapılacaktır. Bu seyahat, on beş yirmi kişiden oluşan bir kafile halinde gerçekleştirilecektir. Yolculuk trenle olacak ve biletler yüzde otuz indirimli alınacaktır. Akşehir İdman Yurdu, Sanatkârlar Gücü Kulübü tarafından ileri sürülen şartları kabul etmiştir. İki kulübün bu maçı, “gençliğe sporu ve sporcuları tanıtmak” açısından önemlidir. Orada oynanacak futbol maçının halk üzerinde derin bir tesir ve izlenim bırakacağına inanılmaktadır.[2]
15 Ağustos 1928 Çarşamba günü Konya’dan Akşehir’e deplasmana maça giden Sanatkârlar Gücü oyuncuları, Konya Mıntıkası şerefine üç defa yaşa, çok yaşa tezahüratı altında trene binmişler ve yavaş yavaş Konya’dan ayrılmışlardır. Kafile on sekiz kişiden oluşmuştur. Bu on sekiz kişi üç kompartımanı tamamen doldurmuşlardır. Tren sürekli sarsıntı ve uğultu arasında yol alırken, sporcular bir yandan da eğlenmeye çalışırlar. Birkaç saat sonra Ilgın’a varılır. İstasyon’da epeyce kalabalık bir insan kütlesi vardır. Yazar buradaki kalabalığı, istasyonun şehre yakın olmasıyla açıklamaktadır. Halkın sporculara yaptığı sevgi gösterileri altında tren hareket etmiş ve saat on biri geçerek Akşehir’e varmıştır. Akşehir, ağaçların arasında parıldayan lambalarıyla bir yıldız kümesine benzemektedir. Sporcular ise Akşehir sporcularıyla bir an evvel karşılaşmak için sabırsızlanırlar.
Sanatkârlar Gücü Kâtib-i Umumisi Enver Bey’le, Güç sporcularını karşılamaya gelen Akşehirli sporcuların “yaşa, çok yaşa” sesleri arasında arabalara binilir. Veznedar, Nazım, Hasan, Celâl ve spor muhabiri bir arabadadırlar. İlk dikkati çeken şey, Akşehir’in içindeki dümdüz bir caddenin olmasıdır. Her yerde elektrik vardır; bu da gözlerden kaçmamıştır. Akşehir’deki Türk Ocağı’nın yanındaki binaya giderler. Programa göre Sanatkârlar Gücü gençleri şerefine, Türk Ocağı’nda bir konser verilecektir. Ayrıca Perşembe günü Akşehir’in görülebilecek yerlerini gezecekler, ikindi üzeri ise ufak bir antrenman yapacaklardır. Cuma günü, Akşehir İdman Yurdu birinci takımı ile samimi bir maç yapacaklar, Cumartesi günü istirahattan sonra Pazar günü Konya’ya döneceklerdir. Kafilenin başkanı, öğretmenlerden Osman Bey’dir. Konya’daki okuyucular, haberleri kafilede bulunan Babalık muharriri Afif Sabri Bey’den öğreneceklerdi.[3]
Öğleye yakın Akşehir İdman Yurdu binasında bulunurlar. Muhasebe-i Hususiye tarafından Konya takımı “Güç” gençlerine tahsis edilen bu bina Türk Ocağı ile karşı karşıyadır. İçinde üç dört odası, bir ufak salonu bulunur. Yine binanın içi, sarı kırmızı ve yeşil kırmızı grapon kâğıtlarla süslenmiştir. Sanatkârlar Gücü üyesi Enver Bey tarafından takdim merasimi yapılır. Misafirlere ikram edilen çaylar içildikten ve biraz da dans edilip şarkı çalındıktan sonra saat on ikide yatmak üzere Ata Bey’le birlikte Cumhuriyet Okulu’na gidilir. Burası güzel ve geniş bir okuldur. Sporculara tahsis edilen geniş bir salona yataklar serilmiş, bir masanın üzerine sürahi, bardak, tuvalet için ayna ve tarak konulmuştur. Pek çok kişiyi uyku tutmadığı için Celâl, komik Şarlo taklitleri ve gülünç fıkralarıyla iki üç saatlik hoşça bir vakit geçirilmesini sağlamıştır.
            Sabahleyin kalktıktan sonra akşamüzeri yapılacak ufak bir antrenmana hazırlanmak amacıyla içerisinde bütün oyuncuların futbol eşyaları olan bavulun, kendileriyle birlikte akşam yatakhaneye gelmediği anlaşılmış, yatağından kalkan bavulun nerede olduğunu birbirini sorup durmuştur. Kafile Başkanı Öğretmen Ata Bey’e mesele anlatılmış, bavulun Türk Ocağı’nda kaldığını, belki arkadaşlardan birinin – kaybolmaması için- sakladığını söylemesi üzerine biraz rahatlar gibi olmuşlardır. Çay, peynir, yumurtadan oluşan sabah kahvaltısını yapmak maksadıyla Türk Ocağı’na gidilmiştir. Fakat herkes kaybolan bavuldan bahsetmektedir. Bu konuda her kafadan ayrı bir ses çıkar. Ama hiç biri sağlam bir delile dayanmaz. Yalnız herkes ertesi gün oyuna ne vaziyette çıkabileceklerini düşünmeden edemez.
            Yedek olarak yedi sekiz forma, üç dört çift futbol ayakkabısı(onlar buna kundura derler) vardır. Bavulun içinde beş çift beyaz kundura, bir çifti hiç giyilmemiş, bir de sarı renkte kullanılmış kundura, bir de kullanılmış bir futbol(topu). Bunların yanında iki takdim bayrağı, bir çift terlik, yine kullanılmış bir çift kundura, dizlik, don ve birçok spor levazımı. Kaybolan eşya, bavulla birlikte yüz lira değerindedir[4].
            Akşehir İdman Yurdu Kaptan-ı Umumisi Celal Bey’le yapılan temas ve söyleşide kulüplerinin o sıradaki durumu hakkında bilgiler edinilir. Kaptan-ı Umumi, onlara, kulübün sıkıntılarını anlatır. Ancak bu yıl Türk Ocağı’ndan ve Belediye’den yüzer lira aldıklarını, her yıl bu yardımın yapılacağına söz verdiklerini, ara sıra sinema binasında ufak müsamereler tertip ederek çalıştıklarını söyler ve Akşehir İdman Yurdu’nun üç dört yıl önce kurulduğu halde, Konya’da yapılan mıntıka birincilik müsabakalarına parasızlıktan katılamadığını bildirir. Ayrıca Konya’da üç kulüp bulunmasına karşılık, Akşehir’de tek kulüp olduğunu, buna göre Akşehirlilerin altı kere Konya’ya gitmelerinin lazım geleceğini, birincilik müsabakalarının üçünün Akşehir, üçünün de Konya’da yapılmasının gerektiğini heyete anlatmaya çalışır. Babalık gazetesinin temsilcisi Afif Sabri ise, Konya kulüplerine nazaran Akşehir İdman Yurdu’nun Belediye ve Türk Ocağı’ndan yardım gördüğünü fakat Konya’daki kulüplerin böyle bir yardımdan da mahrum kaldıklarını belirtmiştir.
Yemek vakti gelmiştir. Toplu bir halde lokantada yemekler yenildikten sonra Türk Ocağı’nda kahveler içilir. Sanatkârlar Gücü’nden Edip Nazım, Hasan, Celâl, Şükrü, Sadık Beyler, Akşehir İdman Yurdu’ndan birçok gençlerle birlikte şehrin güneyindeki (cenub) dağlar arasında çıkan kaynak sularını görmeye giderler. Akşamüstü İstasyon memurluğundan gelen cevapta, bavulun bulunamadığı yine Eskişehir ve Ankara’dan sorulacağı bildirilmiştir. Artık Sanatkârlar Gücü mensupları bavuldan ümidi kesmişlerdir. Akşamüzeri yapılacak antrenmana mümkün mertebe hazırlanılır. Tanzim edilen futbol sahası, İstasyon Caddesi ile Merhum Hoca Nasrettin’in türbesi arasında çakıllı, inişli ve çıkışlı bir yer olup, top oynayacak bir vaziyette değildir. Antrenmandan sonra okul binasına gidilerek soyunulur. Lokantada yemekler yenildikten sonra Türk Ocağı’nda eğlenilir. Herkes ertesi günkü maçı hangi takımın kazanacağı nazariyesiyle uğraşır, bazı oyuncuların ayakkabılarının olmamasından üzüntüyle bahsedilir, iyi oynayanın kazanması temennisinde bulunulur.
            Ertesi gün sabah kahvaltısını müteakip, Konyasporlu futbolcular Nasrettin Hoca’nın türbesini ziyarete giderler. Sporcu gençler, ziyaret tarihlerini duvarlara yazmaktan kendilerini alamamışlardır. Hoca’nın mezarını ziyaretten dönüşte tekrar yemekler yenilir. Oyuna okul binasında hazırlanmak ve oyun taktiklerini konuşmak üzere toplanılır. Spor ayakkabı yokluğu yine ortaya atılır. Çekilen telgraf cevabının olumsuz olması, bavulun Akşehir’de bulunacağına kuvvetli ümitler verir. Trende bavulun bulunduğu mahalle ilgili konuşmalar, yapılan değerlendirmeler boşunadır. Artık sahada olmak, oyunu oynamak gerekmektedir.
 Öte yandan oyunun seyri için lazım gelen önlemler alınmış, spor sahasının etrafına on, on beş çadır kurulmuştur. Akşehir’e ilk defa bir sporcu kafilesinin gelmiş olması, halkta ilgi uyandırmıştır. Bu yüzden seyirci yavaş yavaş toplanmış, sahanın kenarlarında yerlerini almıştır. Erkek memurlar ve itibarlı tüccarlar, çadırlardaki mevkilere oturmuşlardır. Sarı kırmızı formalarıyla önce Sanatkârlar Gücü, yeşil kırmızı formalarıyla İdman Yurdu birinci takımları sahaya gelirler. Takımların ayrı ayrı ve hep birlikte “iki vaziyette” fotoğrafları alınır. Saat beş, beş buçuğu gösterirken, iki taraf kaptanları hakem encümeni için görüşürler.
Hakem, Akşehir İdman Yurdu’nun arzusuyla Harbiye’nin eski oyuncularından ve İdman Yurdu üyelerinden Onuncu Alay Zabitanından Selahattin Beydir. Para atılır, kaleler belli olur. Cenub (güney) yönüne Güçlüler, şimale(kuzey) Akşehir İdman Yurdu geçmiştir. İki takım da yerlerini alırken, bandonun çeşitli parçalar çaldığı görülür. Bandonun terennümatı arasında oyun başlar. Babalık Gazetesi muhabirine göre İlk akın İdman Yurdu tarafından yapılmıştır. Oyun çok cansız geçmektedir. Bir ara Sanatkârlar Gücü, İdman Yurdu kalesini ablukaya almıştır. Fakat etraftan büyük bir tezahürat yapılmaktadır. Hatta sahaya taş dahi atılmıştır. Hakem ise, maçın güzel bir şekilde oynanmasını âdeta engellemiştir. İdman Yurdu savunmasının yaptığı faulleri görmezlikten gelmiş, aksine Sanatkârlar Gücü aleyhine ceza atışı vermiştir. Onların itirazlarını dikkate almamıştır. İlk yarı sıfır sıfır biter. İkinci yarı kaleler değişir. Sanatkârlar Gücü kalecisinin ve sağ hafının bacak ve kolları vurulan tekmelerden kan içinde kalmıştır. Nihayet sağ haf oyundan alınır, yerine başkası girer. Güç, İdman Yurdu’nun bu sert hareketlerine sükûnetle ve ağırbaşlılıkla mukabele etmiştir.
Konya’daki gazetesine hakemi ve Akşehir İdman Yurdu futbolcularını suçlayarak haber yapan spor yazarına göre Akşehir İdman Yurdu sporcuları beş altı penaltılık pozisyon yaratmışlardır. Fakat hakem hiç birini penaltı ile cezalandırmamıştır. Bir ara orta sahadan topu kapan İdman Yurdu sağ içi Şeref, topu bazen eli ve bazen ayağıyla karşı sahaya kadar sürmüş ve faul düdüğü çalınmıştır. Hakem’in daha başka pozisyonlarda da İdman Yurdu aleyhine çalması gereken düdükleri çalmadığı gözlenmiştir. Hakem, bu sertliğe göz yummuş, itiraz edene, hemen faul vermiştir. Bir ara Sanatkârlar Gücü savunma oyuncularından Esat’ın ceza sahası içerisinde göğsüyle topu karşıladığı için bir penaltı verilmiştir. Sanatkârlar Gücü kalecisini kaleden çekerek “Buyurun atabilirsin!” demiştir. Yapılan bu harekete karşı İdman Yurdulular, topu alay edercesine içeri atmışlar, yani golü yapmışlardır. Spordan anlamayan seyirciler nazarında bittabi gol olmuş ve oyun, beş dakika sonra bitmiştir. Böyle bir yanlı anlatım sonucuna göre Akşehir İdman Yurdu, kısa bir süre sonra Konyaspor olan takımı penaltı golüyle 1-0 mağlup etmiştir.
 Konya muhabirinin değerlendirmesine göre bu maçta kim iyi, kim kötü oynadığına gelince: Akşehir İdman Yurdu’ndan savunma oyuncusu Vedat, kaleci Haydar, sol iç Muammer, sol açık güzel; diğerleri çok faullü ve şahsi oynamışlardır. Sanatkârlar Gücü’nden ise, kaleci Cevdet, savunma oyuncuları Hamdi, Esat, sağ açık Süreyya, sağ iç Sadık, sol açık Fuat ve sol iç, canla başla çalışmışlardır. Şükrü ise güzel oynamış ama karşı tarafın faullü oyunundan sakatlanmak ihtimali olduğu için kaleye çok yaklaşmaktan çekinmiştir. Hakem Selâhattin, görevini hakkıyla yerine getirememiş, alenen taraf tutmuştur. Gece, Türk Ocağı’nda verilen konser ve danstan sonra İstasyona gidilmiş, Akşehir gençlerinin yaşa tezahüratlarıyla trene binilmiş ve Konya’ya hareket edilmiştir[5].

Bu yazı Manşet Gazetesi’nden Mustafa Özcan’dan alıntıdır.
[1] “Konya Spor”,Babalık, 28 Ağustos 1928, s.3

[2] “Gücün Seyahati”, Babalık, 10 Ağustos 1928, s.2

[3] “Güç Sporcuları Çarşamba Günü Akşehir’e Gidiyorlar”, Babalık, 13 Ağustos 1928,Pazartesi s.2

[4] “Güç’ün Akşehir Turnesi”, Babalık, 21 Ağustos 1928, s.2

[5] Afif Sabri, Babalık, 23 Ağustos 1928, s.3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder