1923
yılında Konya’da Matbuat Spor Yurdu namıyla kurulup daha sonra adı Sanatkârlar
Gücü olan bu kulübün; renginin sarı kırmızı, adının da Sanatkârlar Gücü olması
Sanatkâr Okulu gibi algılanmasına ve tanınmasına yol açmıştır. Bunun üzerine
kulüp yönetimi toplanarak bu meseleyi görüşmüş, kulübün adının Konya Spor,
renginin zemin lâciverd, yaka ve kol kenarları sarı olmasını münasip görmüştü.
Konya Spor’un kurulmasının hemen öncesinde Sanatkârlar Gücü, Akşehir’de bir maç yapmayı karar verir. İşte biz de bu yazımızda Akşehir’deki maçla ilgili bilgiler vereceğiz:
Sanatkârlar Gücü Spor Kulübü gençleri Beyşehir ve havalisine kadar bir seyahat yapmak isterler. Fakat bu kararlarından çabuk vazgeçmişlerdir. Çünkü Beyşehir’e kadar yapılacak bir seyahatten bir fayda görmeyeceklerdir. Zira Beyşehir’de bir spor kulübü yoktur. Bunun üzerine Akşehir İdman Yurdu’na kendileriyle maç yapabileceklerini bildirirler. Yalnız birtakım şartları vardır. Akşehir İdman Yurdu’nu seçmelerinin temelinde, “ iki üç yıldır sönük bir halde bulunan bu kulübün, son birkaç ay zarfında canlanmış, ehil ellerde gelişmeye” başlamış olmasıdır.
Sanatkârlar Gücü İdare Heyeti Başkanlığı’ndan Akşehir İdman Yurdu idare heyetine bir yazıyla başvurulur. Şayet başvuruları kabul edilirse, orada Akşehir İdman Yurdu’nun birinci takımıyla maç yapılacaktır. Bu seyahat, on beş yirmi kişiden oluşan bir kafile halinde gerçekleştirilecektir. Yolculuk trenle olacak ve biletler yüzde otuz indirimli alınacaktır. Akşehir İdman Yurdu, Sanatkârlar Gücü Kulübü tarafından ileri sürülen şartları kabul etmiştir. İki kulübün bu maçı, “gençliğe sporu ve sporcuları tanıtmak” açısından önemlidir. Orada oynanacak futbol maçının halk üzerinde derin bir tesir ve izlenim bırakacağına inanılmaktadır.[2]
Konya Spor’un kurulmasının hemen öncesinde Sanatkârlar Gücü, Akşehir’de bir maç yapmayı karar verir. İşte biz de bu yazımızda Akşehir’deki maçla ilgili bilgiler vereceğiz:
Sanatkârlar Gücü Spor Kulübü gençleri Beyşehir ve havalisine kadar bir seyahat yapmak isterler. Fakat bu kararlarından çabuk vazgeçmişlerdir. Çünkü Beyşehir’e kadar yapılacak bir seyahatten bir fayda görmeyeceklerdir. Zira Beyşehir’de bir spor kulübü yoktur. Bunun üzerine Akşehir İdman Yurdu’na kendileriyle maç yapabileceklerini bildirirler. Yalnız birtakım şartları vardır. Akşehir İdman Yurdu’nu seçmelerinin temelinde, “ iki üç yıldır sönük bir halde bulunan bu kulübün, son birkaç ay zarfında canlanmış, ehil ellerde gelişmeye” başlamış olmasıdır.
Sanatkârlar Gücü İdare Heyeti Başkanlığı’ndan Akşehir İdman Yurdu idare heyetine bir yazıyla başvurulur. Şayet başvuruları kabul edilirse, orada Akşehir İdman Yurdu’nun birinci takımıyla maç yapılacaktır. Bu seyahat, on beş yirmi kişiden oluşan bir kafile halinde gerçekleştirilecektir. Yolculuk trenle olacak ve biletler yüzde otuz indirimli alınacaktır. Akşehir İdman Yurdu, Sanatkârlar Gücü Kulübü tarafından ileri sürülen şartları kabul etmiştir. İki kulübün bu maçı, “gençliğe sporu ve sporcuları tanıtmak” açısından önemlidir. Orada oynanacak futbol maçının halk üzerinde derin bir tesir ve izlenim bırakacağına inanılmaktadır.[2]
15
Ağustos 1928 Çarşamba günü Konya’dan Akşehir’e deplasmana maça giden
Sanatkârlar Gücü oyuncuları, Konya Mıntıkası şerefine üç defa yaşa, çok yaşa
tezahüratı altında trene binmişler ve yavaş yavaş Konya’dan ayrılmışlardır.
Kafile on sekiz kişiden oluşmuştur. Bu on sekiz kişi üç kompartımanı tamamen doldurmuşlardır.
Tren sürekli sarsıntı ve uğultu arasında yol alırken, sporcular bir yandan da
eğlenmeye çalışırlar. Birkaç saat sonra Ilgın’a varılır. İstasyon’da epeyce
kalabalık bir insan kütlesi vardır. Yazar buradaki kalabalığı, istasyonun şehre
yakın olmasıyla açıklamaktadır. Halkın sporculara yaptığı sevgi gösterileri
altında tren hareket etmiş ve saat on biri geçerek Akşehir’e varmıştır.
Akşehir, ağaçların arasında parıldayan lambalarıyla bir yıldız kümesine
benzemektedir. Sporcular ise Akşehir sporcularıyla bir an evvel karşılaşmak
için sabırsızlanırlar.
Sanatkârlar
Gücü Kâtib-i Umumisi Enver Bey’le, Güç sporcularını karşılamaya gelen Akşehirli
sporcuların “yaşa, çok yaşa” sesleri arasında arabalara binilir. Veznedar,
Nazım, Hasan, Celâl ve spor muhabiri bir arabadadırlar. İlk dikkati çeken şey,
Akşehir’in içindeki dümdüz bir caddenin olmasıdır. Her yerde elektrik vardır;
bu da gözlerden kaçmamıştır. Akşehir’deki Türk Ocağı’nın yanındaki binaya
giderler. Programa göre Sanatkârlar Gücü gençleri şerefine, Türk Ocağı’nda bir
konser verilecektir. Ayrıca Perşembe günü Akşehir’in görülebilecek yerlerini
gezecekler, ikindi üzeri ise ufak bir antrenman yapacaklardır. Cuma günü,
Akşehir İdman Yurdu birinci takımı ile samimi bir maç yapacaklar, Cumartesi günü
istirahattan sonra Pazar günü Konya’ya döneceklerdir. Kafilenin başkanı, öğretmenlerden
Osman Bey’dir. Konya’daki okuyucular, haberleri kafilede bulunan Babalık
muharriri Afif Sabri Bey’den öğreneceklerdi.[3]
Öğleye
yakın Akşehir İdman Yurdu binasında bulunurlar. Muhasebe-i Hususiye tarafından
Konya takımı “Güç” gençlerine tahsis edilen bu bina Türk Ocağı ile karşı
karşıyadır. İçinde üç dört odası, bir ufak salonu bulunur. Yine binanın içi,
sarı kırmızı ve yeşil kırmızı grapon kâğıtlarla süslenmiştir. Sanatkârlar Gücü
üyesi Enver Bey tarafından takdim merasimi yapılır. Misafirlere ikram edilen
çaylar içildikten ve biraz da dans edilip şarkı çalındıktan sonra saat on ikide
yatmak üzere Ata Bey’le birlikte Cumhuriyet Okulu’na gidilir. Burası güzel ve
geniş bir okuldur. Sporculara tahsis edilen geniş bir salona yataklar serilmiş,
bir masanın üzerine sürahi, bardak, tuvalet için ayna ve tarak konulmuştur. Pek
çok kişiyi uyku tutmadığı için Celâl, komik Şarlo taklitleri ve gülünç
fıkralarıyla iki üç saatlik hoşça bir vakit geçirilmesini sağlamıştır.
Sabahleyin kalktıktan sonra akşamüzeri yapılacak ufak bir antrenmana hazırlanmak amacıyla içerisinde bütün oyuncuların futbol eşyaları olan bavulun, kendileriyle birlikte akşam yatakhaneye gelmediği anlaşılmış, yatağından kalkan bavulun nerede olduğunu birbirini sorup durmuştur. Kafile Başkanı Öğretmen Ata Bey’e mesele anlatılmış, bavulun Türk Ocağı’nda kaldığını, belki arkadaşlardan birinin – kaybolmaması için- sakladığını söylemesi üzerine biraz rahatlar gibi olmuşlardır. Çay, peynir, yumurtadan oluşan sabah kahvaltısını yapmak maksadıyla Türk Ocağı’na gidilmiştir. Fakat herkes kaybolan bavuldan bahsetmektedir. Bu konuda her kafadan ayrı bir ses çıkar. Ama hiç biri sağlam bir delile dayanmaz. Yalnız herkes ertesi gün oyuna ne vaziyette çıkabileceklerini düşünmeden edemez.
Yedek olarak yedi sekiz forma, üç dört çift futbol ayakkabısı(onlar buna kundura derler) vardır. Bavulun içinde beş çift beyaz kundura, bir çifti hiç giyilmemiş, bir de sarı renkte kullanılmış kundura, bir de kullanılmış bir futbol(topu). Bunların yanında iki takdim bayrağı, bir çift terlik, yine kullanılmış bir çift kundura, dizlik, don ve birçok spor levazımı. Kaybolan eşya, bavulla birlikte yüz lira değerindedir[4].
Akşehir İdman Yurdu Kaptan-ı Umumisi Celal Bey’le yapılan temas ve söyleşide kulüplerinin o sıradaki durumu hakkında bilgiler edinilir. Kaptan-ı Umumi, onlara, kulübün sıkıntılarını anlatır. Ancak bu yıl Türk Ocağı’ndan ve Belediye’den yüzer lira aldıklarını, her yıl bu yardımın yapılacağına söz verdiklerini, ara sıra sinema binasında ufak müsamereler tertip ederek çalıştıklarını söyler ve Akşehir İdman Yurdu’nun üç dört yıl önce kurulduğu halde, Konya’da yapılan mıntıka birincilik müsabakalarına parasızlıktan katılamadığını bildirir. Ayrıca Konya’da üç kulüp bulunmasına karşılık, Akşehir’de tek kulüp olduğunu, buna göre Akşehirlilerin altı kere Konya’ya gitmelerinin lazım geleceğini, birincilik müsabakalarının üçünün Akşehir, üçünün de Konya’da yapılmasının gerektiğini heyete anlatmaya çalışır. Babalık gazetesinin temsilcisi Afif Sabri ise, Konya kulüplerine nazaran Akşehir İdman Yurdu’nun Belediye ve Türk Ocağı’ndan yardım gördüğünü fakat Konya’daki kulüplerin böyle bir yardımdan da mahrum kaldıklarını belirtmiştir.
Sabahleyin kalktıktan sonra akşamüzeri yapılacak ufak bir antrenmana hazırlanmak amacıyla içerisinde bütün oyuncuların futbol eşyaları olan bavulun, kendileriyle birlikte akşam yatakhaneye gelmediği anlaşılmış, yatağından kalkan bavulun nerede olduğunu birbirini sorup durmuştur. Kafile Başkanı Öğretmen Ata Bey’e mesele anlatılmış, bavulun Türk Ocağı’nda kaldığını, belki arkadaşlardan birinin – kaybolmaması için- sakladığını söylemesi üzerine biraz rahatlar gibi olmuşlardır. Çay, peynir, yumurtadan oluşan sabah kahvaltısını yapmak maksadıyla Türk Ocağı’na gidilmiştir. Fakat herkes kaybolan bavuldan bahsetmektedir. Bu konuda her kafadan ayrı bir ses çıkar. Ama hiç biri sağlam bir delile dayanmaz. Yalnız herkes ertesi gün oyuna ne vaziyette çıkabileceklerini düşünmeden edemez.
Yedek olarak yedi sekiz forma, üç dört çift futbol ayakkabısı(onlar buna kundura derler) vardır. Bavulun içinde beş çift beyaz kundura, bir çifti hiç giyilmemiş, bir de sarı renkte kullanılmış kundura, bir de kullanılmış bir futbol(topu). Bunların yanında iki takdim bayrağı, bir çift terlik, yine kullanılmış bir çift kundura, dizlik, don ve birçok spor levazımı. Kaybolan eşya, bavulla birlikte yüz lira değerindedir[4].
Akşehir İdman Yurdu Kaptan-ı Umumisi Celal Bey’le yapılan temas ve söyleşide kulüplerinin o sıradaki durumu hakkında bilgiler edinilir. Kaptan-ı Umumi, onlara, kulübün sıkıntılarını anlatır. Ancak bu yıl Türk Ocağı’ndan ve Belediye’den yüzer lira aldıklarını, her yıl bu yardımın yapılacağına söz verdiklerini, ara sıra sinema binasında ufak müsamereler tertip ederek çalıştıklarını söyler ve Akşehir İdman Yurdu’nun üç dört yıl önce kurulduğu halde, Konya’da yapılan mıntıka birincilik müsabakalarına parasızlıktan katılamadığını bildirir. Ayrıca Konya’da üç kulüp bulunmasına karşılık, Akşehir’de tek kulüp olduğunu, buna göre Akşehirlilerin altı kere Konya’ya gitmelerinin lazım geleceğini, birincilik müsabakalarının üçünün Akşehir, üçünün de Konya’da yapılmasının gerektiğini heyete anlatmaya çalışır. Babalık gazetesinin temsilcisi Afif Sabri ise, Konya kulüplerine nazaran Akşehir İdman Yurdu’nun Belediye ve Türk Ocağı’ndan yardım gördüğünü fakat Konya’daki kulüplerin böyle bir yardımdan da mahrum kaldıklarını belirtmiştir.
Yemek
vakti gelmiştir. Toplu bir halde lokantada yemekler yenildikten sonra Türk
Ocağı’nda kahveler içilir. Sanatkârlar Gücü’nden Edip Nazım, Hasan, Celâl,
Şükrü, Sadık Beyler, Akşehir İdman Yurdu’ndan birçok gençlerle birlikte şehrin
güneyindeki (cenub) dağlar arasında çıkan kaynak sularını görmeye giderler.
Akşamüstü İstasyon memurluğundan gelen cevapta, bavulun bulunamadığı yine
Eskişehir ve Ankara’dan sorulacağı bildirilmiştir. Artık Sanatkârlar Gücü
mensupları bavuldan ümidi kesmişlerdir. Akşamüzeri yapılacak antrenmana mümkün
mertebe hazırlanılır. Tanzim edilen futbol sahası, İstasyon Caddesi ile Merhum
Hoca Nasrettin’in türbesi arasında çakıllı, inişli ve çıkışlı bir yer olup, top
oynayacak bir vaziyette değildir. Antrenmandan sonra okul binasına gidilerek
soyunulur. Lokantada yemekler yenildikten sonra Türk Ocağı’nda eğlenilir.
Herkes ertesi günkü maçı hangi takımın kazanacağı nazariyesiyle uğraşır, bazı
oyuncuların ayakkabılarının olmamasından üzüntüyle bahsedilir, iyi oynayanın
kazanması temennisinde bulunulur.
Ertesi gün sabah kahvaltısını müteakip, Konyasporlu futbolcular Nasrettin Hoca’nın türbesini ziyarete giderler. Sporcu gençler, ziyaret tarihlerini duvarlara yazmaktan kendilerini alamamışlardır. Hoca’nın mezarını ziyaretten dönüşte tekrar yemekler yenilir. Oyuna okul binasında hazırlanmak ve oyun taktiklerini konuşmak üzere toplanılır. Spor ayakkabı yokluğu yine ortaya atılır. Çekilen telgraf cevabının olumsuz olması, bavulun Akşehir’de bulunacağına kuvvetli ümitler verir. Trende bavulun bulunduğu mahalle ilgili konuşmalar, yapılan değerlendirmeler boşunadır. Artık sahada olmak, oyunu oynamak gerekmektedir.
Ertesi gün sabah kahvaltısını müteakip, Konyasporlu futbolcular Nasrettin Hoca’nın türbesini ziyarete giderler. Sporcu gençler, ziyaret tarihlerini duvarlara yazmaktan kendilerini alamamışlardır. Hoca’nın mezarını ziyaretten dönüşte tekrar yemekler yenilir. Oyuna okul binasında hazırlanmak ve oyun taktiklerini konuşmak üzere toplanılır. Spor ayakkabı yokluğu yine ortaya atılır. Çekilen telgraf cevabının olumsuz olması, bavulun Akşehir’de bulunacağına kuvvetli ümitler verir. Trende bavulun bulunduğu mahalle ilgili konuşmalar, yapılan değerlendirmeler boşunadır. Artık sahada olmak, oyunu oynamak gerekmektedir.
Öte yandan oyunun seyri için lazım gelen
önlemler alınmış, spor sahasının etrafına on, on beş çadır kurulmuştur.
Akşehir’e ilk defa bir sporcu kafilesinin gelmiş olması, halkta ilgi
uyandırmıştır. Bu yüzden seyirci yavaş yavaş toplanmış, sahanın kenarlarında
yerlerini almıştır. Erkek memurlar ve itibarlı tüccarlar, çadırlardaki
mevkilere oturmuşlardır. Sarı kırmızı formalarıyla önce Sanatkârlar Gücü, yeşil
kırmızı formalarıyla İdman Yurdu birinci takımları sahaya gelirler. Takımların
ayrı ayrı ve hep birlikte “iki vaziyette” fotoğrafları alınır. Saat beş, beş
buçuğu gösterirken, iki taraf kaptanları hakem encümeni için görüşürler.
Hakem,
Akşehir İdman Yurdu’nun arzusuyla Harbiye’nin eski oyuncularından ve İdman
Yurdu üyelerinden Onuncu Alay Zabitanından Selahattin Beydir. Para atılır,
kaleler belli olur. Cenub (güney) yönüne Güçlüler, şimale(kuzey) Akşehir İdman
Yurdu geçmiştir. İki takım da yerlerini alırken, bandonun çeşitli parçalar
çaldığı görülür. Bandonun terennümatı arasında oyun başlar. Babalık Gazetesi
muhabirine göre İlk akın İdman Yurdu tarafından yapılmıştır. Oyun çok cansız
geçmektedir. Bir ara Sanatkârlar Gücü, İdman Yurdu kalesini ablukaya almıştır.
Fakat etraftan büyük bir tezahürat yapılmaktadır. Hatta sahaya taş dahi
atılmıştır. Hakem ise, maçın güzel bir şekilde oynanmasını âdeta engellemiştir.
İdman Yurdu savunmasının yaptığı faulleri görmezlikten gelmiş, aksine
Sanatkârlar Gücü aleyhine ceza atışı vermiştir. Onların itirazlarını dikkate
almamıştır. İlk yarı sıfır sıfır biter. İkinci yarı kaleler değişir.
Sanatkârlar Gücü kalecisinin ve sağ hafının bacak ve kolları vurulan
tekmelerden kan içinde kalmıştır. Nihayet sağ haf oyundan alınır, yerine
başkası girer. Güç, İdman Yurdu’nun bu sert hareketlerine sükûnetle ve ağırbaşlılıkla
mukabele etmiştir.
Konya’daki
gazetesine hakemi ve Akşehir İdman Yurdu futbolcularını suçlayarak haber yapan
spor yazarına göre Akşehir İdman Yurdu sporcuları beş altı penaltılık pozisyon
yaratmışlardır. Fakat hakem hiç birini penaltı ile cezalandırmamıştır. Bir ara
orta sahadan topu kapan İdman Yurdu sağ içi Şeref, topu bazen eli ve bazen
ayağıyla karşı sahaya kadar sürmüş ve faul düdüğü çalınmıştır. Hakem’in daha
başka pozisyonlarda da İdman Yurdu aleyhine çalması gereken düdükleri çalmadığı
gözlenmiştir. Hakem, bu sertliğe göz yummuş, itiraz edene, hemen faul
vermiştir. Bir ara Sanatkârlar Gücü savunma oyuncularından Esat’ın ceza sahası
içerisinde göğsüyle topu karşıladığı için bir penaltı verilmiştir. Sanatkârlar
Gücü kalecisini kaleden çekerek “Buyurun atabilirsin!” demiştir. Yapılan bu
harekete karşı İdman Yurdulular, topu alay edercesine içeri atmışlar, yani golü
yapmışlardır. Spordan anlamayan seyirciler nazarında bittabi gol olmuş ve oyun,
beş dakika sonra bitmiştir. Böyle bir yanlı anlatım sonucuna göre Akşehir İdman
Yurdu, kısa bir süre sonra Konyaspor olan takımı penaltı golüyle 1-0 mağlup
etmiştir.
Konya muhabirinin değerlendirmesine göre bu
maçta kim iyi, kim kötü oynadığına gelince: Akşehir İdman Yurdu’ndan savunma
oyuncusu Vedat, kaleci Haydar, sol iç Muammer, sol açık güzel; diğerleri çok
faullü ve şahsi oynamışlardır. Sanatkârlar Gücü’nden ise, kaleci Cevdet,
savunma oyuncuları Hamdi, Esat, sağ açık Süreyya, sağ iç Sadık, sol açık Fuat
ve sol iç, canla başla çalışmışlardır. Şükrü ise güzel oynamış ama karşı
tarafın faullü oyunundan sakatlanmak ihtimali olduğu için kaleye çok
yaklaşmaktan çekinmiştir. Hakem Selâhattin, görevini hakkıyla yerine getirememiş,
alenen taraf tutmuştur. Gece, Türk Ocağı’nda verilen konser ve danstan sonra
İstasyona gidilmiş, Akşehir gençlerinin yaşa tezahüratlarıyla trene binilmiş ve
Konya’ya hareket edilmiştir[5].
Bu
yazı Manşet Gazetesi’nden Mustafa Özcan’dan alıntıdır.
[1] “Konya Spor”,Babalık, 28 Ağustos 1928, s.3
[2] “Gücün Seyahati”, Babalık, 10 Ağustos 1928, s.2
[3] “Güç Sporcuları Çarşamba Günü Akşehir’e Gidiyorlar”, Babalık, 13 Ağustos 1928,Pazartesi s.2
[4] “Güç’ün Akşehir Turnesi”, Babalık, 21 Ağustos 1928, s.2
[5] Afif Sabri, Babalık, 23 Ağustos 1928, s.3
[1] “Konya Spor”,Babalık, 28 Ağustos 1928, s.3
[2] “Gücün Seyahati”, Babalık, 10 Ağustos 1928, s.2
[3] “Güç Sporcuları Çarşamba Günü Akşehir’e Gidiyorlar”, Babalık, 13 Ağustos 1928,Pazartesi s.2
[4] “Güç’ün Akşehir Turnesi”, Babalık, 21 Ağustos 1928, s.2
[5] Afif Sabri, Babalık, 23 Ağustos 1928, s.3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder