28 Mart 2014 Cuma

ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜNDE AKŞEHİR


1938 Yılı Kasım ayının ilk haftasında Türkiye, üzüntülü karamsar günler yaşadı. Herkes “acı sonu” bekler gibiydi. Suskun, neşesiz buruk günler… Atatürk’ün hastalığı giderek artıyor, radyo ve gazetelerin verdiği sağlık raporları hiçte ümit verici olmuyordu.
O günlerde Akşehir’de bu kara haberi bekliyor gibiydi. Nihayet 10 Kasım1938 sabahı radyodan Akşehirliler şu hükümet bildirisini dinlediler:
“Müdavi ve müşavir tabiplerin neşredilen SON raporu, Atatürk’ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir.
Bu acı hadise ile Türk Vatanı büyük yapıcısını, Türk Milleti ulu şefini, insanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize, içimiz yanarak, bu tarife sığmayan ziya’dan dolayı en derin taziyelerimizi sunarız.
Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak O’nun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki, ölmez olan, onun büyük eseri, Cumhuriyet Türkiye’sidir. Hükümetimiz, içinde bulunduğumuz bu mühim anda, bugüne kadar olduğu gibi dikkatle vazife başındadır. Müesses olan nizam ve idame hususunu, Büyük Türk Milleti’nin hükümetiyle tek vücut olarak teyit ve temin edeceğine
şüphe yoktur.
Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 33. maddesi mucibince Büyük Millet Meclisi derhal yeni Reisicumhuru intihap edecektir. Türkiye’nin en büyük makamına, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na göre geçecek zatın etrafında hükümetiyle, şanlı ordusuyla ve bütün kuvvetleriyle Türk Milleti sarsılmaz bir varlık olarak toplanacak ve yükselmesine devam edecektir.
Bugün ayrılığına ağladığımız Büyük Şefimiz Atatürk, her vakit Türk Milleti’ne güvendi. Eserlerini bu güvenle yaptı. İdamesi esbabını da istikmal ederek güvenle büyük milletimize bıraktı. Ebedi Türk Milleti onun eserlerini ebediyetle yaşatacaktır. Türk Gençliği onun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyet’ini daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir. Kemal Atatürk, Türk’ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır.”
Radyodan dinlenen bu kara haber, Akşehirlileri üzüntüye boğmuştu. O günlerde Akşehir’de öğretmen olarak bulunan Zübeyde Ülgen, Tarih Vakfının yaptığı “Tarihe 1000 Canlı Tanık” projesine o günleri şöyle anlatmıştı:
“Akşehir’deydim. Sabahleyin ajansı açtım, böyle televizyon yok, radyoyu açtım. Ayy, hasta olduğunu biliyoruz, öleceğini hiç düşünmedim, ben Ata’yı, yani ne bileyim herhalde babamdan çok severdim. Çünkü çok büyük işler yaptı. Yani bunları anlatmaya lüzum yok. Ben orada, hüngür hüngür evde ağladım. Ve okula gitmem lazım, öğrenciler beni bekliyor,
hüngür hüngür ağlayarak ben böyle okula doğru gidiyorum. Bağıra bağıra ağlıyorum. Karşıma müfettiş çıktı, müfettiş. ‘Niye ağlıyorsunuz?’ dedi. ‘Biliyor musunuz, baba gitti’ dedim. Ben yeniden başladım ağlamaya, adam okula gitti. İşte o gün acım çok büyüktü, onu kaybetmiştik.”
O gün Akşehir’de herkes üzüntülü ve ağlamaklıydı. Okullarda öğretmenler Ulu Önder Atatürk’ü bir kez daha anlattılar öğrencilerine. İnsanların fani olduğunu ama eserlerinin baki olduğunu söyleyerek Büyük Atatürk’ün eserleri ile yaşayacağını belirtiler.
Akşehir’de Atatürk’ün ölümü ile başlayan yas günlerce devam etti. Atatürk’ün ölümünü gösteren film, Akşehir’e getirilmişti. Sinemada gösteriliyordu. Okullardaki öğrenciler toplu halde sinemaya götürülüp, onlara bu film izletiliyordu.

Vatanımızın Kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin Kurucusu ve Türk Milleti’nin sembolü Mustafa Kemal Paşa, artık her Türk gibi Akşehirlilerin de gönlünde yaşamaya devam etti, ediyor ve edecektir..
Alıntı: KOÇ, Mehmet (2010)Atatürk Akşehir’de. Akşehir Belediyesi Kültür Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder